Çin, nükleer cephaneliği için önemli bir modernizasyon gerçekleştiriyor
Nükleer güçlerin -Hindistan ve Çin dahil- cephanelerini modernleştirmeye devam ettiği, gerginliklerin arttığı ve silahların kontrolü konusundaki izlenimin kötü olduğu ifade ediliyor.
Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün (SIPRI) Nükleer Silah Kontrol Programının direktörü Shannon Kile, “Rusya ve ABD arasındaki kilit iletişim kanallarının kaybı, potansiyel olarak yeni bir nükleer silahlanma yarışına yol açabilir.” dedi.
Rusya ve ABD’ye ait olan nükleer silahlar dünya genelinde mevcut olanların yüzde 90’ından fazlasını oluşturuyor. Kile, ABD ve Rusya arasında Şubat 2021’de sona erecek olan “New START” anlaşmasının geleceğinden bahsetti. SIPRI araştırmacıları, “New START’ı genişletme veya yeni bir anlaşmayı müzakere etme konusundaki tartışmalar 2019’da ilerleme kaydetmedi.” dedi.
Bununla birlikte, Çin ve Hindistan cephaneliklerinin boyutunu artırırken, nükleer güçler silahlarını modernize etmeye devam ediyor. SIPRI, konuyla alakalı, “Çin, nükleer cephaneliği için önemli bir modernizasyon gerçekleştiriyor. İlk defa yeni kara ve deniz tabanlı füzeler ve nükleer yetenekli uçaklardan oluşan bir nükleer üçleme geliştiriyor.” açıklamasında bulundu. Ülke, Washington’un gelecekteki nükleer silah azaltma müzakerelerine katılma ısrarını defalarca reddetti.
Daha Az Nükleer Silah
Nükleer savaş başlığı sayısı geçen yıla nazaran azaldı. SIPRI verilerine göre 2019 başında dokuz devletin (ABD, Rusya, İngiltere, Fransa, Çin, Hindistan, Pakistan, İsrail ve Kuzey Kore) 3.750’si operasyonel, 13.750 nükleer silahı bulunuyordu. 2020’nin başında ise 3.720’si operasyonel, 13.400 nükleer silah mevcut.
Düşüş esas olarak ABD ve Rusya’ya atfedildi. New START anlaşmasının geleceği belirsizliğini korurken, Washington ve Moskova da anlaşma kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmeye devam etti.
2019’da her iki ülkenin güçleri anlaşmada belirtilen sınırların altında kaldı. Ancak iki ülke de nükleer savaş başlıklarını, füze ve uçak dağıtım sistemlerini ve nükleer silah üretim tesislerini değiştirmek ve modernleştirmek için kapsamlı ve pahalı programlara sahip. Her iki ülke de askeri planlarında ve doktrinlerinde nükleer silahlara yeni veya genişletilmiş roller verdiler ve bu da soğuk savaş sonrası nükleer silahların kademeli olarak marjinalleşmesine yönelik önemli bir dönüşü işaret ediyor.
Hindistan ve Pakistan nükleer güçlerinin büyüklüğünü ve çeşitliliğini yavaş yavaş artırırken, Kuzey Kore de askeri nükleer programına ulusal güvenlik stratejisinin merkezi bir unsuru olarak öncelik vermeye devam ediyor. Kuzey Kore, 2019 yılında nükleer silahların ve uzun menzilli balistik füzelerin test edilmesi için kendi beyan ettiği moratoryuma bağlı olsa da, yıl boyunca birkaç yeni sistem türü de dahil olmak üzere daha kısa menzilli balistik füzelerin çoklu uçuş testlerini gerçekleştirdi.
Küresel nükleer silahların yayılmasını önleme rejiminin temel taşı olan Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması (NPT), bu yıl 50. yılını kutluyor. 1980’lerin ortalarında neredeyse 70.000’lik bir zirveye ulaştığından beri dünya çapında nükleer silahların sayısı azaldı. Beş orijinal nükleer güç – Washington, Pekin, Moskova, Paris ve Londra – Mart ayında anlaşmaya olan bağlılıklarını yineledi.
New START Anlaşması
New START, ABD ve Rusya Federasyonu arasında gerçekleşen, nükleer cephaneliklerini Soğuk Savaş dönemindeki seviyelerin altında tutmayı amaçlayan ve halen yürürlükte olan bir nükleer silah azaltma anlaşmasıdır. 8 Nisan 2010’da Prag’da imzalandı ve onaylandıktan sonra 5 Şubat 2011’de yürürlüğe girdi.
İlgili İçerikler: