Emekli Tümamiral Cihat Yaycı, Sputnik International ile özel söyleşisinde Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de neden MEB ilan etmeli konusunda görüşlerini dile getirdi.
Sputnik International: Türkiye’nin bir an önce Doğu Akdeniz’de MEB ilan etmesi gerektiğini söylüyorsunuz. Ancak BM Deniz Hukuku Sözleşmesi, çıkar çatışmasının olduğu zamanlarda MEB ilan etmeden önce devletler arasında antlaşma yapılmasını tavsiye ediyor. Peki Türkiye ne yapmalı?
Müstafi Tümamiral Cihat Yaycı: 1982 antlaşması, Sözleşme’nin taraf devletlerine, kıyıları 400 deniz milinden az olan komşu ülkeler arasındaki sorunları ikili antlaşmalar ve diplomasi yoluyla çözmelerini öneriyor. Ancak yine sözleşmede, MEB’in tek taraflı ilan edilemeyeceğine dair herhangi bir düzenleme de bulunmuyor. 1982 antlaşmasının 75. maddesine göre, söz konusu kıyı devleti, ilan edilen MEB’i gösteren bir harita veya coğrafi koordinat listelerini yayınlamalı ve bunların birer kopyasını BM Genel Sekreteri’ne göndermelidir.
Güney Kıbrıs da 2004 yılında 200 deniz miline kadar uzanan kendi MEB’ini ilan etti ve aşağıdaki haritada gösterilen sınırlarla Birleşmiş Milletler’e bildirdi. Dolayısıyla, Yunanistan Doğu Akdeniz’in çoğunu gasp ederken Türkiye’den yalnızca izlemesini beklemek mantıksız.
Dünyada birçok ülke MEB ilan etti. Akdeniz ile ilgili olarak ülkelerin verdikleri beyanlar şu şekildedir; 19 Kasım 2003’te 200 deniz miline kadar uzanan bir sınırla Suriye, 27 Mayıs 2009’da MEB’ini 200 deniz miline çıkaran Libya, 17 Ağustos 2010’da petrol ve doğalgaz rezervlerinin araştırılmasına ilişkin çıkardığı bir kanunla Lübnan. Bunun yanında, Güney Kıbrıs ile Lübnan arasında 17 Ocak 2007’de imzalanarak en güneydeki başlangıç noktalarını ‘Lübnan-Kıbrıs batı medyan şeridinin güneyi’ ile ‘Lübnan-Filistin güney medyan şeridi” olarak belirleyen MEB antlaşmasının ardından, Lübnan’ın Birleşmiş Milletler Daimî Temsilcisi, 19 Ekim 2010 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’ne deniz yetki alanları sınırlandırma beyannamesi sunmuştur. Bu bağlamda, deniz yetki alanlarının aşağıdaki haritada gösterildiği gibi sınırlandırılmasına ihtiyaç duyulması halinde Türkiye, bölgedeki menfaatlerini korumak için Lübnan, İsrail ve Mısır ile antlaşma yapmışçasına bir an önce Doğu Akdeniz’de MEB ilan etmelidir.
Sputnik International: Yunanistan, deniz yetki alanlarının paylaşımı da dahil olmak üzere Adalar(Ege) denizinde veya Akdeniz’deki sorunları çözmede tıpkı Mısır gibi Türkiye’nin muhatabı değil mi?
Müstafi Tümamiral Cihat Yaycı: Yunanistan, karasuları sınırını Girit ve Rodos adaları arasında düz bir çizgi çekerek oluşturmakta ve MEB alanını adalar arasında deniz yokmuş gibi belirlemiştir. Sonuç olarak bu durum, Türkiye’nin denizcilik hakları ve çıkarları açısından kabul edilemez ve uluslararası deniz hukukuna aykırıdır. Doğu Akdeniz’deki muhatabımız Yunanistan değildir. Doğu Akdeniz ile ilgili olarak bizimle alakalı bir sorun yoktur. Hakkımız olan deniz yetki alanıyla ilgili olarak ise sadece Yunanistan’ın talebi vardır. Yunanistan, deniz yetki alanlarının paylaşımı konusunda Doğu Akdeniz’deki muhatabımız değildir. Ancak, Ege Denizi’nde (Adalar Denizi) bazı problemleri Yunanistan’la görüşebiliriz. Yunanistan, Adalar(Ege) denizindeki kıta sahanlığı konusu dışında herhangi bir konuyu tartışmaya istekli değildir. Egemenliği Anlaşmalarla Yunanistan’a devredilmemiş Ada, Adacık ve Kayalıklar (EGAYDAAK) ve askerden arındırılması gerektiği halde silahlandırılmış ve asker konuşlandırılmış adalar da dahil olmak üzere, Yunanistan’ın bölgedeki tüm ihlalleri tartışılmalıdır. Lozan Antlaşması’nın dengesine dönmemiz gerekmektedir. Lozan Antlaşması’nın 3 mil karasu kuralını düzenleyen madde Yunanistan tarafından ihlal edilmiştir.
200 deniz mili içindeki adaların kendi MEB’lerini bunun ötesine uzatma hakkı olmayabilir. Çünkü MEB anakaradan hesaplanmaktadır. Karşı kıyılardaki ülkeleri bölen orta çizginin karşı tarafında yer alan adalar, kıyıya yakın devletin doğal uzantıları olarak kabul edilmektedir. Bu kabul, coğrafyanın değişmezliği ile ilgilidir. Uluslararası Adalet Divanı ve Daimî Tahkim Mahkemelerinin içtihatları incelendiğinde, adil ve hakkaniyetli paylaşım ilkeleri kapsamında uygulanan ‘orantılılık ilkesi’ ile ‘başka bir devletin topraklarına tecavüz edilmeme’ ilkesine göre, sınır hattının karşı tarafındaki adaların deniz yetki alanları yalnızca karasuları kadar hesaplanmalıdır. Kısaca ifade etmek gerekirse, ‘karanın deniz üzerindeki hakimiyeti’, deniz yetki alanlarının belirlenmesinde anakaranın esas alınması ve orta hattın karşı tarafındaki adaların karasuları kadar deniz yetki alanına sahip olması gerektiğini varsayan uluslararası bir deniz hukuku ilkesi anlamına geliyor. Basitçe, adalar iki ana ülkenin karşılıklı deniz yetki alanlarına müdahale edemez veya engelleyemez.(1)
İlgili olarak

Savunma Sanayii ile ilgileniyor.