Olgun Yılmaz
Seyir füzeleri günümüz modern harp sahasında ortaya çıktığı andan bu yana stratejik konumunu arttırıyor. Gelişmişliğine bağlı olarak gerek konvansiyonel gerek nükleer harp başlıklarını uzak mesafelere yüksek hassasiyetle ulaştırmayı hedefleyen seyir füzeleri, düşük tespit edilebilirlikleri ve zor önlenmeleri hasebiyle son derece kritik ve caydırıcı unsurlardır. Turbojet, ramjet ve katı yakıtlı roket motoru gibi çeşitli tahrik sistemlerinin güç verdiği seyir füzeleri, güdüm içinse küresel konumlandırma sistemi (GPS), ataletsel seyrüsefer sistemi (INS), kızılötesi ve radar arayıcı başlık gibi teknolojilerden yararlanmaktadırlar.
Düşük radar kesit alanına ek olarak çok alçak irtifadan da hedefe intikal edebilen seyir füzelerinin sunduğu stratejik avantajlar doğrultusunda önümüzdeki yıllarda da önemini koruması ve daha da ileri teknolojilerle geliştirilmesi kaçınılmazdır. Daha ilkel model ve denemeler olmakla birlikte İkinci Dünya Savaşı’nda Nazi Almanyası tarafından kullanılan V-1 füzesi, 1960’lar ve 70’lerde Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği tarafından geliştirilen seyir füzelerinin öncüsü olarak görülmektedir.
Stratejik Vuruşun Anahtarı: Seyir Füzeleri çalışmasının tamamı Defence Turk Dergi 25′nci sayısında.
Çalışmanın tamamını buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.
Seyir füzelerinin gelişimi ve çalışma prensipleri
İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanlar tarafından geliştirilen ve seyir füzelerinin atası olarak kabul edilen V-1 füzesi, ilk görevini 1944 yılında Londra’ya gerçekleştirmiştir. İlk operasyonel seyir füzesi, V-1’e bir pulse jet motoru güç vermekteydi. İsabet oranı yalnızca geniş kapsamlı hedeflere karşı kullanım için yeterliydi. Bu çerçevede V-1’in sahip olduğu 250 km (160 mil) menzili ise aynı yükü taşıyan bir bombardıman uçağından çok daha düşük kalmaktaydı. Devam eden süreçte V-1, ABD tarafından kopyalanarak (JB-2) geliştirildi. Böylece savaştan hemen sonra ABD Hava Kuvvetleri, aralarında seyir füzelerinin de bulunduğu 21 farklı füze projesi üzerine çalışmaya başladı. Takip eden süreçte gelişen teknoloji ile birlikte seyir füzeleri, kabiliyetlerini iyileştirerek daha geniş ve efektif bir kullanım karakterine bürünmüştür. Bu kapsamda kara, hava ve deniz platformlarından fırlatılabilir hale gelen sistemler, 1980-90 yıllarında popülerliğini arttırmıştır. Günümüz seyir füzelerinin kapasiteleri ve avantajları gereği dünyada en bilinir öncü sistem olarak ABD tarafından 1983 yılında envantere alınan Tomahawk füzesi yer almaktadır.
ABD 90’lı yıllarda Irak, Afganistan, Bosna ve Sırbistan-Kosova ülkelerinde gerçekleştirdiği operasyonlarda seyir füzelerini kullanmıştır. Ardından 2000’li yıllara gelindiğinde ise ABD yine Irak, Libya, Yemen ve Suriye gibi farklı bölgelerde gerçekleştirilen operasyonlarda seyir füzelerinden yararlanmıştır. Öte yandan Rusya ise 1994 yılında hizmete aldığı Kalibr seyir füzesi ailesini ise Suriye’de ve Ukrayna’da kullanmıştır.
Tarih, uluslararası ilişkiler ve savunma sanayii araştırmacısı