AA Editör Masası’na konuk olan Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar gündeme ilişkin konularda değerlendirme yaptı. Terörle mücadele, FETÖ, Duhok saldırısı, F-16, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği konularına değinildi.
Terörle mücadele üzerine değerlendirme
Akar, yapılan operasyonlarda terörle mücadele konusunda tek amaçlarının ülke ve vatandaşların güvenliğinin sağlanması olduğunun altını çizdi:
“Bunun herkes tarafından bilinmesi ve bunu da meşru müdafaa esasları prensipleri kapsamında gerçekleştiriyoruz. Bizim komşularımızın başta Irak ve Suriye olmak üzere sınırlarına, egemenlik haklarına saygımız sonsuz. Kimsenin toprağında gözümüz yok. Bütün ülkelerin, komşularımızın toprak bütünlüğüne son derece saygılıyız. Bizim tek hedefimiz var, tabii bu terörle mücadele. Terörle mücadelenin aynı zamanda komşularımızın da lehine olduğunu herkesin görmesi lazım. Eğer başka niyetleri yoksa bakan kişilerin, Irak’ta, Suriye’de terörle mücadele etmemizin aynı zamanda Irak’ın da Suriye’nin de yararına olduğunun herkesin bilmesi, görmesi lazım. Buradaki hedeflerimiz konusunda ise terörist nerede, bizim hedefimiz orası. Yani temel prensip bu. Biz teröristlerin peşindeyiz.”
Akar, çözüm süreci bittikten sonra Ocak 2022’den itibaren 2 bin 226; 24 Temmuz 2015’ten itibaren toplam 35 bin 495 teröristin yurt içinde ve sınır ötesinde etkisiz hale getirildiğini de sözlerine ekledi. Pençe-Kilit operasyonuyla Irak’la olan hudutların emniyetinin sağlanacağını anlatan Akar, bunun da yoğun bir şekilde devam ettiğini söyledi.
FETÖ, TSK’dan tamamen temizlendi mi? sorusunun yanıtı
FETÖ’nün Türk Silahlı Kuvvetlerinden tamamen temizlenip temizlenmediği sorusuna Bakan Akar, “Biz 15 Temmuz’dan itibaren yani 16 Temmuz 2016’da duygu, fikir, faaliyet ve fiil olarak neredeysek bugün de aynı ciddiyet, dikkat ve hassasiyetle tüm mücadeleyi kurumsal şekilde sürdürüyoruz.” yanıtını verdi. Akar, “FETÖ’yle mücadelede ulaşılan yeni bilgi ve belgelerle ilgili süreçlerin ciddiyet ve kararlılıkla uygulandığını vurlayarak, “Bugüne kadar 24 bin 435 FETÖ mensubu ihraç edilmiştir. Bunlardan 2 bin 754’ünün de rütbesi geri alınmıştır. Bu manada çalışmalarımız sürüyor.” bilgisini verdi.
Milli Savunma Bakanlığı ve TSK’da FETÖ’yle mücadelede yavaşlamanın söz konusu olmadığının altını çizen Akar, şöyle devam etti: “Son 1 yılda 2 bin 646 FETÖ mensubu ihraç edilmiştir. Adli kurumlarla, istihbarat kurumlarıyla münasebetimiz sürüyor. Ayrıca Silahlı Kuvvetler Sıralı Komutanları, bu konunun takipçisi. Onlar da herhangi bir şey buldukça, gördükçe kurumsal olarak aynı anlayışta, aynı disiplinde ve kriterle bu faaliyetimizi sürdürüyoruz. Bu kurumsal çalışma sonuna kadar devam edecek.”
Terör örgütleri konusunda ayrım yapılmasına ilişkin değerlendirme
Akar, dost ve müttefik ülkelerin de bu konuya yaklaşımlarını gözden geçirmelerini, tarafsız ve objektif olmalarını beklediklerine işaret ederek “Teröristler arasında ayrım yapmamalarını bekliyoruz. Çünkü bizim yaptığımız bu mücadele aynı zamanda NATO’nun da Avrupa’nın da Avrupa Birliği’nin de teröre karşı durduğu en son engel. Bunu da görmeleri lazım.” dedi.
“Biz terörist ya da hain ayrımı yapmıyoruz. Bir teröristle bir başka terörist grup etkisiz hale getirilemez. Bu son derece yanlış bir yol. Dolayısıyla biz buradayız. Türk Silahlı Kuvvetleri burada. Eğer herhangi bir terörist grup varsa biz mücadele yapıyoruz. Eğer bir ihtiyaç varsa müttefiklerimiz, dostlarımızla beraber DEAŞ dahil tüm terör örgütlerine karşı mücadelemizi sürdürebiliriz. Dolayısıyla biz şunu söylüyoruz, teröristlerin herhangi bir şekilde oradaki bölgenin geleceğinde yeri yok.” ifadelerini kullandı.
Duhok saldırısına ilişkin değerlendirme
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Tahran ziyaretinden bir gün sonra Duhok’ta sivillere yönelik saldırı oldu. Irak makamları ve terör örgütüne müzahir organlar saldırıyla ilgili Türkiye’yi suçladı. Duhok’ta tam olarak ne oldu? Saldırıyı kim gerçekleştirdi? Elinizdeki bulgular ne söylüyor?” sorunu Akar şöyle yanıtladı:
“Gerçeğin ortaya çıkması için kendileriyle her türlü iş birliğini yapmaya hazır olduğumuzu söyledik. Dolayısıyla oradaki münasebetlerimizi devam ettiriyoruz. Fakat onun hemen akabinde Musul Konsolosluğumuza yapılan saldırı, bir turnusol kağıdı gibi kimin sivil hedeflere yönelebildiğini, kimin alçakça, tamamen sivil, silahsız, masum insanlara ateş edebildiğini, saldırabildiğini de bizim bu tezlerimizi ispatlarcasına maalesef böyle bir olayla karşılaştık. Hatırlayın geçmişi, yani kundaktaki bebeklere kurşun sıkan alçak sürüsünden bahsediyoruz. Dolayısıyla bu Zaho’daki olayı da bunların nasıl yapıldığını herkesin görmesi, anlaması lazım. Burada bizim yaptığımız mücadelenin sadece bizim için değil, Türkiye’nin sınırları ve halkı için değil, aynı zamanda Iraklı kardeşlerimizin de güvenliğine büyük katkı sağlayacağını da herkesin görmesi lazım.”
Akar, buranın terör örgütlerinden kurtulması bakımından Iraklılara her türlü iş birliğine hazır olduklarını söylediklerini ve söylemeye devam ettiklerini de kaydetti.
F-16 konusuna ilişkin değerlendirme
Yunanistan’ın girişimleri sonucunda Amerikan Temsilciler Meclisinin Türkiye’ye satışı yapılması beklenen F-16’lar için bazı şartların yer aldığı yasa tasarısına da değinen Akar, güçlü bir Türk Hava Kuvvetlerinin aynı zamanda güçlü bir NATO anlamına geldiğini, bu nedenle F-16 konusunu önemsediklerini ifade etti. Akar, Türkiye’nin 18 uçağının NATO’nun talebi üzerine alarm seviyesinde hazır bekletildiğini aktardı.
“Bu uçaklar NATO çerçevesinde verilecek görevleri bekliyor. Bizim tanker uçaklarımız var. Havada ikmal yapıyor. Türk Hava Kuvvetleri NATO ile beraber çalışıyor. 70 yıldan beri bu işi eksiksiz yapıyoruz. Şimdi gelelim bu F-16 konusuna. ‘F-16’ların ömrü doluncaya kadar F-35’lerle boşluğu doldurur, daha sonra da milli muharip uçağımız ile ihtiyaçlarımızı karşılarız’ diyorduk. Fakat F-35’lerde çıkan bir sıkıntıdan dolayı durumu yeniden değerlendirdik. Yıllardan beri kullanmakta olduğumuz, eğitim, bakım ve ikmalinin yanı sıra araç gereçlerimizle uyumu itibariyle F-16 ile devam etmenin uygun olacağı noktasına geldik. Milli Güvenlik Kurulunda, Savunma Sanayii İcra Komitesinde bunların hepsinin çalışmaları yapıldı, Bakanlar Kurulunda konuşuldu ve Sayın Cumhurbaşkanı’mızın da olurunu almak suretiyle biz bu yöne girdik. Bununla alakalı ’40 adet yeni F-16 Block 70’lerden alalım, 79’unu da modernize edelim’. dedik. Türkiye ile Amerika arasındaki tedarik konusu. Aralıkta şubatta, martta çeşitli toplantılar yaptık. Türkiye’de üç toplantı yapıldı. 15 Ağustos’ta da Amerika Birleşik Devletleri’nde tekrar bir toplantı yapılacak. Amerikan Savunma Bakanı ile yaptığımız temaslar, Sayın Cumhurbaşkanı’mızın Sayın Biden ile yaptığı temaslarda, yönetimin son derece pozitif olduğunu, destekleyici olduğunu, olayın öneminin anlamının farkında olduklarını, büyük bir memnuniyetle müşahede ettik.”

ABD’nin F-16’ları Türkiye’ye vermemesi durumunda alternatif çözüm önerilerinin olup olmadığı sorusunu Bakan Akar şöyle yanıtladı, “Dünya çok genişledi artık seçenekler çok arttı dolayısıyla, tabii ki buna karşı birçok çözüm üretilebilir. Bizim burada söylemek istediğimiz şey, komşumuz Yunanistan’ın tavrı. Bu çok belirleyici, çok enteresan, çok anormal. Bunlar sadece F-16’ları vermeyin diye Amerika’ya gitmediler, aynı zamanda Almanya’ya gittiler denizaltıları vermeyin diye. Biz bunu arkadaşlarımızla tartışırken kendi içimizde, oradan bir arkadaşımız dedi ki ‘Efendim yakında fırıncıya da gider bunlar, ekmek vermeyin’ diye. Yani bu ne iyi komşuluk ilişkilerine sığıyor ne arkadaşlığa ne dostluğa ne komşuluğa.” diye konuştu.
İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine ilişkin değerlendirme
İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğiyle ilgili soru üzerine Bakan Akar, Türkiye’nin NATO güvenliğinin merkezinde bir ülke olduğunu, 70 yıldan beri bütün sorumlulukları aksatmadan yerine getirdiğini bildirdi. Türkiye’nin NATO’nun değerlerini ve sorumluluklarını paylaşan aktif ve yapıcı bir üyesi olduğunu belirten Akar, Türkiye’nin sorun teşkil etmediğini, sorun ve yük olmadığını, yük aldığını, bunun açık ve net görülmesi gerektiğini dile getirdi.
Bakan Akar, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Türkiye hiçbir şekilde NATO’nun açık kapı politikasına karşı değil. Sonuna kadar açık kapı politikasını destekliyoruz. Bizim tarafımızdan bu manada, herhangi bir engel kesinlikle söz konusu değil. NATO genişlesin ama NATO genişlerken, NATO kriterlerine, NATO ilkelerine, NATO prensiplerine göre, NATO üyesi ülkelerin her birinin hassasiyetlerine, güvenliğine halel getirmeden, onların güvenliğine saygı göstererek yapılması lazım bu genişlemenin, aksi halde bu çok önemli. Bunun dışında gelişigüzel bir büyüme, bir tesanüt değil, dayanışma değil, birlik beraberlik değil, bilakis NATO’ya olumsuz bir etki yapar, birliğimizi beraberliğimizi tehdit eder, bunu da görülmesi lazım diyoruz. Biz NATO’nun kuruluş ilkelerine bağlı olarak söylüyoruz, bu yaptığımız kritikleri de bunun içinde değerlendiriyoruz ve bunun da anlaşılmasını istiyoruz muhataplarımız tarafından.”