Kahramanmaraş merkezli meydana gelen depremler sonrası çok sayıda vatandaşımız hayatını kaybetti veya yaralandı. Defence Turk ailesi olarak bu felakette vefat edenlere rahmet, yakınlarına ve milletimize baş sağlığı dileklerimizi bildiriyoruz.
Bu yazıda depremden etkilenen vatandaşlarımızdan yardım etmeye çalışan, elinden bir şey gelmediği için sadece sosyal medyadan durumu takip etmeye çalışan insanlarımızın psikolojisine kadar kapsamlı ve sade bir yazı ile kılavuzluk etmek istiyoruz.
Başlamadan önce şunu belirtmek isterim ki yazımız başta Türk Psikologlar Derneği’nin (TPD) yayımladığı depremle ilgili kılavuzlar baz alınarak hazırlanmış olup bu kılavuzlardan alıntılar yapılmıştır. Bu yazıda TPD’nin yayınladığı kılavuzlarda üstü kapalı kalan kısımların daha da netleşmesi için eklemelerde bulunduk. Bu açıdan yazımız hibrit bir yazıdır ve akademik bir misyonu yoktur.
Yazımız kapsamlı bir yazı olduğu için uzundur. Bu yüzden birinci başlık dışındaki diğer başlıklar birbirinden bağımsız şekilde okunabilecek şekilde hazırlanmıştır. İlgili başlığa geçip okuyabilirsiniz. (Birinci başlık olan Duygularımız ve Biz başlığı hariçtir. Duygusal farkındalık için bu başlığın okunmasında ısrarcıyız.)
Başlıklar:
1-Duygularımız ve Biz
2-Afet sonrası verdiğiniz tepkiler
3-Peki bu durumda ne yapmalıyım
4-Kendinize ve ailenize nasıl yardımcı olabilirsiniz?
5-Çocuklar için neler yapmalı?
6-Çocuklarda olabilecek belirtiler
7-Çocuklarınıza bu konuda yardım etmek için neler yapabilirsiniz?
8-Çocuklara ölümün anlatımı
9-Kazazedeye nasıl yardımcı olabilirim
10-Tedavi süreci
11-Bölgedeki Psikososyal destek çalışmaları
12-Sosyal medya paylaşımları
1-Duyguklarımız ve Biz
İnsan olarak hepimiz duygulara sahip varlıklarız. Tıpkı damarlarımızda akan kan gibi duygularımızı da sadece kalbimizde değil tüm bedenimizde hissederiz. Nefret, öfke, üzüntü, heyecan, neşe gibi tüm duygularımızı tüm bedenimizle yaşarız.
Bir duyguyu hissettiğimiz zaman bunu her parçamızla yaşarız. Beynimizle ve bedenimizle. Ancak Türk milletinin çoğunda duyguları yaşamaktan kaçmak gibi bir klasik davranış vardır. Bu kültürle yayılmış bir davranıştır. Deprem konusuna tam girmeden önce bu konuyu netliğe kavuşturmamız gerekiyor.
Daha önce dediğim gibi duygularımız damarlarda akan kan gibidir. Eğer kolunuzu keserseniz kan akar. Akan kan sizin kanınızdır. Kimse sahip olduğu kandan utanmaz, onu yok saymaya çalışmaz çünkü kan sizin için hayattır.
Duygularımız da böyledir. Sizi hayatta tutan bir parçadır. Korku sizi hayatta tutar. Korkarsınız ve vücudunuz bunun için harekete geçip sizi korur. Endişelenirsiniz, vücudunuz sizin için tetikte kalır. Mutlu olursunuz, vücudunuz size keyif vermeye çabalar. İliklerinize kadar her duygu sizin bir parçanızdır.
Bazı insanlar bu duyguları yaşamaktan kaçınır. Sevgilinizden ayrıldıktan sonra derin bir üzüntü duyarsınız bu doğal bir histir. Bu sizi insan yapan bir parçadır. Ancak bazı insanlar üzüntü duygusunu yaşamamak için kaçınmalar yapar. Mesela günlük hayatında kendini çok fazla yorar ve onu üzen şeyleri düşünmekten uzak durur. Bu sağlıklı bir davranış değildir. Üzülmeniz gerekiyorsa bu hissi yaşamalısınız. Bu sizi güçsüz bir insan yapmaz. Bu sizi insan yapar. Vücudunuza güvenin o hangi duyguyu veriyorsa size o duygu, kaçmanız gereken değil hissetmeniz gereken bir duygudur.
Deprem sonrası insanların hayatları paramparça oldu. Gelecekleri tamamen belirsiz bir hal aldı. Çok olağanüstü bir durum yaşandı. Bu herkes için travmatik bir olay oldu. Bu travmayı yaşadıktan sonra hissettiğiniz duygular sizi korkutmasın. Siz kendi farkındalığınızdan her zaman daha fazlasısınız. Ağır hisler hissedebiliyorsanız üstenden gelebilecek bilişsel mekanizmaya da sahipsinizdir.
Travma yaşamak kişinin zayıf olduğu anlamına gelmez. Çok dindar biri de olsanız, çok kaslı, çok güçlü bir insan da olsanız herkes travma yaşayabilir. Bu utanılması gereken ayıp ya da zayıflık belirtisi değildir. İnsan olduğunuzun belirtisidir bunu herkes yaşayabilir. Bunları hissetmeniz sizi dini anlamda zayıf, imansız olduğunuz anlamına da gelmez.
Travmayı yaşayanın siz olduğu gibi travmanın daha büyük bir patolojik (psikolojik hastalık) tanıya dönüşmesini engellemekte sizin elinizdedir. Her travmatik olay yaşayan insan Akut Stres Bozukluğu (ASB), Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) ya da başka bir patolojik duruma yakalanması gibi bir durum söz konusu değildir. Bunun için birçok koruyucu faktör vardır. Bu koruyucu faktörlerin en başında ise hissettiğimiz duygulardan utanmamak, korkmamak ve kabullenmekten geçiyor. Bundan sonraki adım ise bu hisleri başkaları ile paylaşmaktır. Sosyal destek bu anlamda çok önemlidir.
2-Afet sonrası verdiğiniz tepkiler
Herkesin günlük rutinleri ve kendisine güven veren referans noktaları vardır. Eviniz, güvende hissettiğiniz mekanlar, güvendiğiniz insanlar, üzerinde kontrol sahibi olduğunuz eşyalar gibi. Bunların elinizden alınması sizde kontrol hissi kaybı yaşatacaktır. Bu durumda kendinizi yüzme bilmeyip denize atılan biri gibi çırpınırken bulursunuz. Temel olarak hepiniz yüzme bilmeseniz bile içgüdüsel olarak suda hayatta kalmak için doğru tepkiler veririz. Bu tepkileri normal hayatta yapmanız saçma olur ama o durum içinde doğru hareketlerdir. Afet durumu da bunun gibidir. Normal de vermeyeceğiniz tepkileri verirsiniz. Bu normaldir çünkü anormal bir durumdasınız.
Vücudumuz ve zihnimiz afet sonrası birçok belirti gösterecektir eğer bunlardan biri ya da birkaçını kendinizde görüyorsanız ANORMAL BİR DURUMA (afet ya da travmatize bir olaya) NORMAL TEPKİ VERİYORSUNUZ demektir.
Şiddetli depremden hemen sonra bir şok tepkisi içine girebilirsiniz. Bu durum, yoğun ızdıraba karşı vücudumuzun verdiği normal bir tepkidir. Kendinizi uyuşmuş, yaşamdan kopmuş gibi hissedebilirsiniz.
- Şok ve inkar halindeyseniz,
- Endişe, korku, panik, suçluluk, utanç duyguları yaşıyorsanız, Sürekli deprem ile ilgili konuşma veya içe kapanma ihtiyacındaysanız,
- Bedensel şikayetleriniz (ağrı, bulantı, uyuşukluk vb.) varsa,
- Uyku problemleri yaşıyorsanız (uykuya dalmada zorlanma veya sürekli uyuma ihtiyacı vb.),
- Yeme alışkanlıklarınız değiştiyse (sürekli yemek yeme veya iştahsızlık),
- Aşırı enerji veya yoğun yorgunluk ve halsizlik yaşıyorsanız,
- İstemsizce aklınıza depreme dair görüntüler, sesler ve kokular geliyorsa,
- Çabuk irkiliyorsanız,
- Depremi hatırlatacak her şeyden kaçma ihtiyacındaysanız
Bu tepkiler, yaşadığımız sarsıcı olayla baş edebilme çabalarımızın bir sonucudur. İlk haftalarda, yoğunluğu değişerek sürebilir.
Tüm bu şikâyetlerin zamanla azalması beklenir. Sosyal destek almak, yaşananları çevrenizle paylaşmak şikâyetlerinizle başa çıkmak için önemlidir.
(TPD Deprem bilgilendirmesi metninden alıntılar bulunmaktadır.)
3-Peki bu durumda ne yapmalıyım
Önce kendinizi koruyun! Barınabileceğiniz bir yer bulmaya çalışmak, yiyecek- içecek sağlamak gibi. Sağlıklı bir ortam oluşturmaya çalışınız.
Harekete Geçin! Umut hissinizi yeniden kazanmanıza yardımcı olmak için size ve ailenize ait özel eşyalarınızdan kurtarabildiklerinizi koruma altına alınız.
Temas Kurun! Sizi dinleyebilecek kimi bulursanız yaşadıklarınızı anlatın.
Böyle zamanlar sizi zorlasa da;
- Beslenme, uyku, dinlenme gibi ihtiyaçlarınızı düzenli karşılamaya gayret etmeniz,
- Daha önce sizin ya da yakınlarınızın doktor tarafından takip edilen bir sağlık sorunu var ise, örneğin ilaç kullanıyorsanız, ilaçlarınızı ihmal etmemeniz,
- Yaşadığınız zorluklarla baş edebilmek için kontrolsüz ilaç, alkol veya keyif verici madde kullanımından uzak durmanız,
- Aile ve yakınlarınızla bir arada olmaya, güvendiğiniz insanlarla yaşadıklarınızı, duygu ve düşüncelerinizi paylaşmaya gayret etmeniz önemlidir.
Şikâyetlerinizin azalmadığını ve gündelik yaşantınızı etkilemeye başladığını, kendinize ya da başka birine zarar verme fikirleriniz oluştuğunu hissederseniz ruh sağlığı çalışanlarından destek alabilirsiniz.
**(TPD Deprem bilgilendirmesi metninden alıntıdır.)
4-Kendinize ve ailenize nasıl yardımcı olabilirsiniz?
- Duygularımızda iniş çıkışlar olması normaldir. Kendinize karşı sabırlı olun.
- Bu olayı yaşayan herkes, sizin hissettiklerinize benzer şeyler hissetmektedir. Onlarla dayanışma içinde olun, duygularınızı paylaşın.
- Alkol ve diğer uyuşturucu maddelerin bu dönemde yarardan çok zararı olur.
- Kendinizi yapıcı bazı faaliyetlerle oyalayın. Başkalarına yardımcı olmak, elden geldiği kadar hayatınızı düzene koymaya çalışmak, çocuklarınızla daha yakından ilgilenmek gibi…
- Duygusal olarak yakın gelecekte neler yaşayabileceğinizi öğrenmeye çalışın. Bilgi edinin veya sağlık kuruluşlarının deprem için oluşturulmuş özel birimlerine başvurun.
**(TPD Deprem bilgilendirmesi metninden alıntıdır.)
5-Çocuklar için neler yapmalı?
Çocuklarda yetişkinler gibi günlük ritüelleri arasında kendilerini güvende hisseder ancak afet sonrasında bu rutin derin bir şekilde bozulur. Maddi kaybın yanında yakınlarını da kaybedebilir. Bu durumda çocukların hepsi birebir aynı tepkiyi vermez. Her çocuk duygularını farklı şekillerde yansıtırlar.
- Çocuklar depremin kendisinden korktukları kadar, depremin hayatlarında yol açacağı değişikliklerden, belirsizlikten ve sorunlardan da korkarlar.
- Sizin felaket karşısında gösterdiğiniz tepkiler, çocuğunuzun da bu olaya nasıl bir anlam vereceğini ve bu olayla nasıl başa çıkacağını belirler. Çocuklar normal zamanda da anne-babalarının endişelerinin farkındadırlar. Ama özellikle bir kriz durumunda bu konuda daha duyarlı hale gelirler. Sizi izleyip tepkilerinizden ipuçları yakalamaya çalışırlar. Siz panik içindeyseniz çocuk daha çok panik yaşar. Bu nedenle endişelerinizi çocuklarınızla paylaşmalı ancak onlara bu zorlukların üstesinden gelebileceğinizi söylemelisiniz.
- Çocuğun depremden nasıl etkilendiği onun yaşı ile bağlantılıdır. Henüz okul çağına gelmemiş çocuklar, olan biteni anlamada ve yaşadıkları duyguları dile getirmede güçlük çekerler. Hissettiklerini konuşarak paylaşamadıkları için de olaydan daha fazla etkilenirler. Altı yaşında bir çocuk korkusunu okula gitmek istemeyerek gösterirken, ergenlik çağındaki bir çocuk korkusunu açıkça göstermekten kaçınabilir. Felaket sonrası dönemde ise çocukların okul başarısı düşebilir, sizinle sık sık tartışmalara girebilirler
**(TPD Deprem bilgilendirmesi metninden alıntılar bulunmaktadır.)
6-Çocuklarda olabilecek belirtiler
- Korkuların artması. Sizden tamamen ayrılacağından korktuğu için yanınızda yatmak isteyebilir, yağmurdan gök gürültüsünden ve fırtınadan korkabilir,
- Depremin tekrarlayacağından ya da depremi hatırlatacak bazı işaretlerden (oturduğu
koltuğun, yatağın sallanması) aşırı korkabilir. - Çok kolay ve sık sinirlenme, ağlama, öfke krizleri, aşırı hareketlilik, mızmızlık.
- Okulda ve evde daha önce hiç yapmadığı davranışları yapma; örneğin; hiç kavga etmeyen çocuğunuzun kavga etmesi,
- Uyku düzensizlikleri, kabuslar, yatak ıslatma
- Yalnız kalmaktan ve yanındakilerin uzaklaşmasından korkma, peşinizde dolanma, okula ya da kreşe gitmekten korkma
- Parmak emme, biberondan beslenmeyi isteme, sürekli kucakta tutulmayı isteme
- Doktor tarafından sebebi bulunmayan mide bulantısı, karın ağrıları, kusma; baş ağrısı, baş dönmesi, beslenme ve uyku düzensizlikleri
- Sessizleşip içine kapanma, yaşanan bu olaylar üzerinde konuşmaktan kaçınma,
- Sürekli bu konu üzerinde konuşmayı isteme (özellikle daha büyük çocuklar) ya da oyunlarında ve masallarında depreme ilişkin konuları işleme, Depremin kendisinin yapmış olduğu bir “kabahat” yüzünden olduğunu düşünüp, suçluluk duyma.
- Bazı çocuklar bu belirtilerin hiçbirini göstermeyebilir, yaşadıkları sıkıntı dışarıdan fark edilmeyebilir. Bazı çocuklarda ise bu sıkıntılara bağlı davranışlar, haftalar ya da aylar sonra ortaya çıkabilir
**(TPD Deprem bilgilendirmesi metninden alıntıdır.)
7-Çocuklarınıza bu konuda yardım etmek için neler yapabilirsiniz?
- Çocukları, yaşanan olaylar hakkında bilgilendirmenin büyük yararı vardır. Onlara destek olmak, felaket sonrasındaki yaraları sarma çalışmalarında onlara ‘yapabilecekleri kadar’ görev vermek, aile ve akrabaların bir arada oldukları duygusunu yaşamalarına katkıda bulunur.
- Yaşadıklarınızla ve durumla ilgili olarak bir şey saklamadan, yanlış bilgi vermeden onunla anlayabileceği bir dille konuşun. Konuşurken diz çökün ve onun göz hizasına gelmeye çalışın, ellerini tutun. Unutmayın; çocuğunuzun güven ve destek dolu dünyası yerle bir olmuştur. Sorularına doğru ve basit cevaplar verin. Ailenize neler olduğunu çocuklarınıza açıklayın. Onların anlayacağı basit sözcükler kullanın. Doğruyu söyleyin. Örneğin okul öncesi bir çocuk için, ‘Ayşe, deprem oldu ve evimiz yıkıldı. Bir süre onun içinde oturamayacağız. Teyzenlere gideceğiz’ gibi.
- Yaşadığınız bu ciddi durumu, olduğundan daha hafif bir şekilde aktarmaya çalışmayın. Ancak var olanı da abartmayın. Çocuğa, ailesinin, akrabaların ve diğer tanıdıkların koruması altında olduğu konusunda güvence verin. Örneğin; ‘Evet, deprem tehlikeli bir şey. Başımızdan çok üzücü olaylar geçti. Ama şimdi güvendeyiz. Bak, insanlar bize yardım ediyor, hepsi geçecek ve eski günlerimize döneceğiz.’
- Çocuğun başına gelen felaketi anlamasına yardımcı olun.
- Belirsizliği azaltın. Çocuklar anlamadıkları şeylerden korkarlar. Çocuğa depremin ne olduğunu, nasıl oluştuğunu, çok ender olarak ortaya çıktığını, ama şimşek çakması, gök gürültüsü gibi bir doğa olayı olduğunu anlatın. Çocuklar, bu felaketin kendi yaptıkları herhangi bir ‘kabahat ’la ilişkili olmadığını, bunda suçlu olmadıklarını ve başına gelenlerin ceza olmadığını çok iyi anlamalıdırlar.
- Çocuğunuzun ne söylediğini ve nasıl söylediğini dinleyin. Sesinin tonu, yüz ifadesi, gözlerindeki ifade, dudaklarındaki ve ellerindeki titreme gibi ipuçlarına dikkat edin. Bütün bunlarda korku, endişe, güvensizlik, kuşku gibi işaretler var mı? Çocuğunuzun söylediklerini sizin tekrarlamanız işe yarayabilir. Örneğin “Bunu söylemek seni korkutuyor mu? Sanki tekrar deprem olacakmış gibi mi geliyor?” Böylece çocuğunuz dile gelen duygularda kendi duygularını tanıyacak ve onun duygularını anladığınızı görecektir.
- Ona güven verin. “Hiç korkma, birlikteyiz”, “Seni seviyorum”, “Seni koruyacağım”, gibi cümleler kullanın.
- Daha fazla zaman geçirin, konuşun, güven verin. Eğer imkânınız varsa, çocuğunuzun yattığı yerin karanlık olmamasına çalışın. Çocuğunuz kabuslar görebilir, merak etmeyin bu kabusların aslında çocuğunuza yararı vardır. Bu insan beyninin gösterdiği son derece doğal bir tepkidir. Bu sayede iç dünyasında yaşadığı yoğun duyguları boşaltma imkânı bulur. Çocuğunuz bu kâbusları gerçek sanabilir, korkuyla bağırıp sarsılabilir, telaşa kapılmayın, ona sarılın ve gördüklerini anlatmasını isteyin ve sonuna kadar da dinleyin araya girmeyin, “kötü bir rüya görmüşsün, herhalde sana gerçekmiş gibi geldi, sana hak veriyorum, ben de olsam aynısını hissederdim” minvalinde konuşun. Kesinlikle “korkulacak bir şey yok” demeyin. Çünkü çocuğunuz korkmuştur, bunun için suçluluk ya da utanç hissetmemelidir. Onun kabuslarını azaltabilirsiniz. Gün içinde onu meşgul edecek ve bedenen yoracak oyunlar oynamasını sağlayın.
- Çocuğunuz oyun oynarken onu izlemeye çalışın. Neler söylediğini ve nasıl söylediğini dinleyin. Çocuğunuz oyuncaklarıyla ya da arkadaşlarıyla oynarken kızgınlık gösterebilir. Bu çok doğaldır.
- Gerginliğini azaltıcı faaliyetler düzenleyin. Çocuğunuzu oyundan uzaklaştırmayın. Oyuncaklarıyla veya güvenli ve açık alanlarda oynamasını sağlayın.
- Olanaklar ölçüsünde, gündelik alışkanlıklarınızı sürdürün ya da yeni koşullar altındaki yaşantınızı olabildiğince eskilerine benzetmeye çalışın.
- Kendi hislerinizi de çocuklarınızla paylaşın; başınıza gelenlerle nasıl baş ettiğinizi anlatın. Örneğin, “Evden ayrılmak zorunda kaldığımız için ben de çok üzgünüm, ağlamamın nedeni bu. Gel bana bir sarıl. Çok iyi gelecek.” Çocuklarınızın duygularını ve yaşadığı sıkıntıyı anladığınızı ve hepsini kabul ettiğinizi belirten sözcükler kullanın.
- Cesaret, sabır, kararlılık, dayanışma, problemleri çözmeye çalışma ve sorunlarla başa çıkma konusunda çabanızla çocuklarınıza örnek olmaya çalışın.
- Cesaret, sabır, kararlılık, dayanışma, problemleri çözmeye çalışma ve sorunlarla başa çıkma konusunda çabanızla çocuklarınıza örnek olmaya çalışın.
- Rahatlamak ve sakinleşmek için kendinize zaman ayırın. Kriz ortamından uzaklaşmak için kendinize çok kısa bir ara verin. Örneğin birkaç dakika yürüyün. Zihninizi sakinleştirmeye çalışın. Eğer siz sağlam olursanız ailenize daha çok yardım edebilirsiniz.
Son olarak kısaca şunları öneriyoruz:
•Gündelik yaşamınızı en kısa zamanda düzene sokun.
•Planlara tüm ailenin katılmasını sağlayın.
•Kendi duygularınızı paylaşın.
•Çocuklara şiddet uygulamayın. Bağırıp çağırmak da şiddettir.
•Eğer çocukları bir yere göndermek zorundaysanız bunu onlara mutlaka anlatın ve onlarla
iletişimi kesmeyin.
•Yardım istemekten korkmayın! Böyle bir felaketle kimse tek başına baş edemez.
•Sizin için en önemli olan işleri belirleyin ve bunları sırayla ele alın.
***(TPD Deprem bilgilendirmesi metninden alıntıdır.)
8-Çocuklara ölümün anlatımı
Ailenin bir üyesi öldüğünde, tüm çocuklar öyle ya da böyle bundan etkilenir ve yetişkinlerden farklı davranırlar. Yaşı çok küçük olan çocuklar ölümü anlamakta zorlanabilirler. Sevdiği birini kaybeden bir çocuğun kendini güvende hissetmesi ancak ailedeki en yakın üyelerden gelecek sevgi ve şefkatle mümkündür.
Yas tepkisi beş aşamadan oluşur. Bunlar şok, korku, öfke, suçluluk ve kederdir. Bu aşamalar yas tutan herkes için geçerlidir. Ancak her birimiz bu aşamaları farklı yaşayabiliriz. Çocuklar içinde bu geçerlidir.
Çocuk yakınının kaybını öğrendiği zaman bunu anlamlandırmakta zorlanacaktır. Bu süreçte her çocuğun vereceği tepkiler birbirinden farklıdır. Bu yüzden çocuğa hangi hissi yaşaması konusunda müdahale yapılmaması gerekir.
Küçük çocuklar aileden birinin ölümüyle ilgili duygularını dile getiremezler. Çocuklar, ölüm hiç olmamış ve kendileri bundan hiç etkilenmemiş gibi davranabilirler. Ölümle ilgili duygularını anlaşılması zor, farklı davranışlarla ve oyunlarıyla belli ederler. Çok küçük çocuklar bile ifade edememelerine rağmen derin bir yas duygusu yaşarlar.
Okul öncesi yaştaki çocuklar ölümü genellikle geçici bir durum sanırlar. Ölenin geri gelmesinin mümkün olduğuna inanırlar. Yaşları 5 ila 9 arasında olan çocuklar, ölümü yetişkinler gibi algılamaya daha hazırdırlar ama kendilerinin veya yakınlarının ölebileceğine inanmazlar.
Çocuk sevdiği birinin ölümü sonrasında şu davranışlarda bulunabilir:
- Ölen ebeveynleri ise ona kim bakacağı konusunda endişelenir. Yakınlarının eteğine yapışır. Sıklıkla sevip sevmediklerini sorabilir.
- Yas sürecinde çocuk güven duygusunu yitirdiği için öfkelenebilir, kızabilir ve saldırganlaşabilir. Bunlar normaldir.
- Davranışsal olarak gerileme yaşayabilir. Parmak emme, altına yapma, bebeksi tavırlar gibi davranış gerilemeleri görülebilir.
- Küçük çocuklar yakınlarının ölümüne kendilerinin sebep olduğuna inanırlar. Afet öncesi olan bir kavgada söylenen söz ya da yaptığı davranışın sonucu yakınını kaybettiğini düşünebilir. Bunun doğru olmadığını, bunun onun suçu olmadığını anlatın.
- Çocuk baş ve mide ağrısı çekebilir, kendisinin de öleceğinden korkabilir. Daha büyük çocuklar ölen kişiyi taklit edici davranışlar içine girebilir.
Çocuğun ölüm olayı karşısında gösterebileceği bu davranışların hepsi normaldir. Yas sürecinde zaman önemli bir faktördür. Ölümü izleyen haftalarda, bazı çocukların ölen yakınının sağ olduğu konusunda ısrar etmesi doğaldır.
Bu süreçte sabırlı olup çocukla ilgilenmeye devam etmeli. Davranışlarından dolayı ona kızma ya da cezalandırma davranışları gösterilmemeli. Çocuğun süreçteki bu davranışları yaşadığı duyguları dışa vurması için çabasıdır, doğal bir süreçtir. Bunlar doğal ve geçici tepkilerdir. Eğer bu belirtiler 6 ay boyunca görülüyorsa işte o zaman bir uzmanla görüştürülmesi gerilebilir.
Çocuğa ölüm haberini çocuğun tanıdığı, sevdiği, güvendiği bir yakını tarafından söylenmelidir. Yetişkinler kendileri için de çok zor ve ağır olan ölüm acısıyla çocuklarının hiç baş edemeyeceğine inanırlar. Ölümle ilgili konuşmalardan, törenlerden çocuğu uzak tutmaya çalışarak, onu koruyacaklarını sanırlar. Asıl bu durum çocukları endişelendirir, şaşkınlık yaşamalarına ve kendilerini yalnız hissetmelerine yol açar.
Bu süreçte cenaze törenleri gibi ritüellerde çocuk istiyorsa dahil edilmeli, istemiyorsa zorlanmamalıdır.
Çocuk okula gidiyorsa en kısa sürede eğitim hayatına geri dönmesi sağlanmalıdır. Sosyal destek, hayat rutinin geri gelmesi açısından bu önemli bir noktadır.
Yas sürecinde çocuk çok soru sorabilir. Bu soruları tekrarlı sorsa bile sabırla, çocuğun yaşına göre anlaşılır bir şekilde cevaplayın. Çocuğa bu durumda hangi duyguyu yaşaması gerektiğini söylemeyin. “metin olmalısın”,” ağlamamalısın” gibi ifadelerde bulunmayın.
Eğer duygularından kaçındığını ya da duygularını yaşamaktan korktuğunu gördüyseniz ona bu duyguyu hissetmenin utanılacak, korkulacak bir şey olmadığını anlatın. Burada çocuk yakınındaki büyükler duygularını çocuğun yanında bastırdığını gördüyse çocuk bunun doğru olduğuna inanıp aynısını yapmaya çalışıyor olabilir.
Çocuğa başka yükler yüklemeyin. “artık kardeşin sana emanet ona sen bakacaksın.”, “evin erkeği artık sensin.” gibi sözleri söylemeyin. Erken olgunlaşma bazı yerlerde önemli olabilir ancak söz konusu hala bir çocuk ona zaten ölüm gibi bir yük verilmişken siz de daha büyüğünü yüklemeyin.
Çocuklar bir kez ölümü kabullendiklerinde, yaşadıkları kederi, zaman zaman ve bazen de hiç beklenmedik anlarda ifade edeceklerdir ve bu uzun sürebilir. Geride kalan akrabaların çocukla birlikte olabildiğince fazla zaman geçirmeleri iyi olur. Özellikle okul çağındaki ve daha büyük çocukların istedikleri zaman yalnız kalmalarına da izin verin zaman zaman üzüntülerini kendi başlarına yaşamak istemelerini anlayışla karşılayın.
ÇOCUKLARIN ÖLÜMÜ ANLAMALARI VE ÖLÜMÜN ÜSTESİNDEN GELEBİLMELERİ İÇİN, HER FIRSATTA ÇOCUĞU SEVİN. YALNIZ KALMAYACAĞINA VE GÜVENDE OLDUĞUNA İNANDIRIN. GERÇEKLERİ ANLAYACAĞI DİLLE ANLATIN VE VERDİĞİNİZ CEVAPLARIN TUTARLI OLMASINA DİKKAT EDİN.
**(TPD Deprem bilgilendirmesi metninden alıntılar bulunmaktadır.)
9-Kazazedeye nasıl yardımcı olabilirim ?
Fiziksel yaralarda yaranın kontrol altına alına bilmesi için ilk önce ilk yardım yapılır. Bu insanların psikolojisi içinde geçerlidir. Travmatik bir olayın ardından kişinin can güvenliği sağlandıktan sonra psikolojik ilk yardım yapılabilir. Bunun için psikoloji ya da psikiyatri bölümleri okumanız gerekmiyor. Bir taksici de olsanız, bir öğretmende olsanız bu eğitimi aldıktan sonra psikolojik ilk yardım yapabilirsiniz. Tıbbi ilk yardım eğitimi alabilmek için gerekli şartların aynısı psikolojik ilk yardım içinde geçerlidir.
Şu an Kahramanmaraş depreminden sonra birçok psikoloji meslek kurumları ve örgütleri psikolojik ilk yardım eğitimlerini ücretsiz erişime açtı. Bir kısmı halen daha canlı eğitimler vermekte. Buna sosyal medya hesapları üzerinden erişim sağlayabilirsiniz. Yine de burada bu konuya genel çerçevesiyle gireceğim.
YouTube yayınımızı bağlantı üzerinden izleyebilirsiniz.https://t.co/BE0dvsNx64
— Türk Psikologlar Derneği (@TPDBilgi) February 10, 2023
Kazazede ile konuşmaya başlarken önce kendinizi tanıtın. Adınızı, sahadaysanız rolünüzü ve ne için kazazede ile konuşmaya geldiğinizi belirtin. Ardından kazazedenin can güvenliğini kontrol edin. Eğer ortamda can güvenliği yoksa söyledikleriniz hiçbir işe yaramaz.
Ondan konuşmak için izin isteyin. Eğer istemiyorsa onu zorlamayın. Kendini hazır hissetmiyor olabilir. Bir süre yanında bekleyin eğer kendini açmazsa izin isteyip yanından ayrılın.
Eğer kazazede şok, panik gibi yoğun duygular yaşıyorsa dengeleme çalışmaları yapın. Bu psikolojik ilk yardımı eğitimi içinde öğrenmek daha doğru olacağı için bu konuya girmeyeceğim ancak şu metodu kendiniz dahil herkese uygulayabilirsiniz. Elinizi karnınıza koyup karnınızdan 3’e kadar sayarak derin bir nefes alın. 4’e kadar sayarak içinizde tutun. Sonra 5’e kadar sayarak nefesinizi verin. Bunu 3 kere yaparak vücudunuzu hissetmeye çalışın. Ayaklarınızın yere değdiğini, kollarınızın hafiflediğini, vücudunuzun verdiği tepkileri fark etmeye çalışın.
Ardından kazazedeyle göz seviyesine gelerek iletişim kurmaya çalışın. Bakışlarınız yumuşak olsun. Dikkatinizi kazazedeye verin. Eğer arada çevirmen varsa bile doğrudan kazazedeye bakıp konuşun. Ona yumuşak bir ses tonuyla olay hakkında ne olduğunu sorun. Kazazedenin konuşmalarını hiçbir şekilde bölmeyin. Bırakın istediği şeyi söylesin. Konuyla alakasız bile olsa onu bölmeden dinleyin.
- Önce olayın nasıl olduğunu sorun. ” neler oldu?”
- Sonra bilişsel olarak ne hissettiğini sorun. “Bunlar olurken ne düşündün?”
- En son da o anki duygularını sorun. “Bunlar o an sana ne hissettirdi?”
Bu şekilde kademeli olarak sorarsanız kişi neyi anlatacağı konusunda sıkışma yaşamaz.
Psikolojik ilk yardım veya sizin kendi çabanızla travmatik olayı yaşayan biriyle ilk temasta amacınız kişiyi iyileştirmek olmasın. Amacımız yalnızca kişiyi dinlemek ve onu anladığınızı belli etmek olmalı. Hissettiği ve yaşadıklarını dışa vurarak kafasındaki karmaşayı netliğe kavuşturmak olmalı. Dille söylediklerimiz bizim içimizdeki düşüncesel çelişkilere netlik katmamızı sağlar.
Kazazede olayın etkisi ile size kızabilir, öfkelenebilir… Bu durumda sakin kalın. Kazazede karşında her daim soğukkanlı kalmaya çalışın, değilseniz bile öyle görünün. Onun öfkesi size yönelik değil yaşadıkları ile ilgilidir. Kişi dini değerlere, devlete, yardım ekiplerine tepki gösterebilir, hakaret edebilir. Bu durumda onu yargılamak, sizin için “doğrusunu” dile getirmeye, susturmaya çalışmayın. Yardım etmek istiyorsanız yapabileceğiniz tek şey onu dinlemek ve onu anladığınızı hissettirmektir. O karmaşada herkes birbirini unutulur ve siz ona unutulmadığını, fark edildiğini hissettirmeye çalışıyorsunuz bu çok kıymetli ve önemli bir histir.
Sizin görüşünüz ne olursa olsun karşınızdakinin kültürel ve dini kurallarına saygı duyun.
Eğer kazazede sizin evinizde kalıyorsa
Onları yaşadıklarını ya da duygularını anlatmaları için zorlamayın. Herkesin kendi iç dünyasını düzene sokma süresi bir değildir. Bir hafta dahi sürse zorlamayın. Onlara ” anlatmak istediğin zaman biz buradayız. Seni yargılamak için değil destek olmak için buradayız.” diyebilirsiniz.
Onları günlük rutinlerine alıştırmaya çalışın. Kaybettikleri kontrol hislerini geri kazanmaları için onlara fırsatlar verin. Yaşadıkları şeylere siz anlamlar yüklemeye çalışmayın. Onun anlattıkları duyguları anlamaya çalışmanız daha faydalı olacaktır. ” Bu seni korkutmuş olmalı”, ” sanırım bundan dolayı çok üzgünsün” gibi ifadeler kullanabilirsiniz.
10-Tedavi süreci
Travma kelime anlamı olarak vücutta meydana gelen hasarın dışarıdan müdahale olmadan vücut tarafından kapatılamayacağı yara tipidir. Herkes vücuduna travmatik yara alabileceği gibi ruhuna da travmatik bir yara alabilir. Bu yarayı almış olmanız sizi dini, fiziksel yada manevi olarak zayıf biri olmanız anlamına gelmez.
Her insan travmatik olay deneyimleyebilir ve etkilenebilir. Unutmayın her travmatik olay yaşayan herkes Akut Stres Bozukluğu (ASB), Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) yada başka bir patolojik duruma yakalanması gibi bir durum söz konusu değildir. Koruyucu birçok faktör vardır. Sosyal destek, öz farkındalık, kişilik gibi.
Burada yapılmaması gereken şey; yaşadığınız olayın sizi etkilediğini reddetmek, yok saymaya çalışmak yada bastırmaya çalışmak sizi daha kötü duruma sokacak davranışlardır. Travmatik bir olay yaşadıysanız yapacağınız en doğru davranış hislerinizin farkında olup onlardan kaçmayarak o hisleri hissetmeye çalışmak. Bunu sosyal destekle de yapabilirsiniz, kendi başınıza da yapabilirsiniz. Bu bilinçte olmanız sizin için önemli ve gerekli bir adımdır.
Ne zaman bir uzmana görünmem gerekir?
Bunun için bir sınır yoktur. Can emniyetinizi sağladıktan sonra bir uzmanla konuşmak istiyorsanız bunun için gerekli yerlere ulaşabilirsiniz. Yazımızın devamında bundan bahsedeceğiz. Afet sonrası bahsettiğimiz belirtiler anormal bir durumda verilen normal tepkilerdir. Eğer bu belirtiler (çocuk ve yetişkin) için 6 ay boyunca görülmesi devam ediyorsa o zaman uzmana görülmek şarttır.
Terapiye gitmek konusunda bir çok insanda yanlış fikirler var, bunları basitçe açıklığa kavuşturmak isterim. Terapiye gitmek kişinin zayıf olduğu anlamına gelmez. Terapide size duygularınızla nasıl yüzleşmeniz gerektiğini, bu yüzleşme için hızlı tedavi çözümlerini içeren bir süreçtir.
Terapi “iyi olacaksın”, “geçecek” gibi telkinlerden çok daha fazlasını içeren iyileşici bir süreçtir. Örnek vermek gerekirse: Bir yolculuk yaptığınızı düşünün sırtınızda ağır bir çanta var ve yolun yokuş kısmına gelmişsiniz. Yolun kenarında sağlam bir sopa buldunuz. Onu alıp yokuş çıkarken kendinize destek olarak kullanırsanız daha az yorulursunuz. İşte terapi o sopa gibidir. Sizden yükünüzü almaz sadece zor bir parkurda yükünüzü taşımaya destekler ve süreç bitince onu bırakır daha dinamik bir şekilde yolunuza devam edebilirsiniz.
11-Bölgedeki Psikososyal destek çalışmaları
Türkiye’deki psikologları çatısında toplayan meslek örgütü olan Türk Psikologlar Derneği (TPD) 1999 depreminden beri Türkiye’de meydana gelen her afet durumunda afet bölgelerinde psikososyal destek birimleri ile afet bölgelerinde hizmet vermiştir. Dernek aynı zamanda yurt dışındaki alandaki yetkin kurumlar olan Amerika Psikoji Derneği (APA) ve Avrupa Ulusal Psikolog Dernekleri Federasyonu (EFPA) ile işbirliği içerisinde. çalışmakta. TPD şuan bölgeye gönderdiği öncü ekipten gelecek rapor doğrultusunda başvuru yapan alandaki insanlardan ekipler oluşturup bölgeye göndermeyi planlamakta.
Ankara Psikososyal Dayanışma Ağı da yeniden oluşturularak bünyesindeki 9 farklı sendika, dernek ve vakıflarla bu konuda çalışmalara başladığını açıkladı.
Psikososyal Dayanışma Ağı – Ankara (PSDA Ankara)
6-7 Şubat 2023 tarihlerinde Kahramanmaraş'ta gerçekleşen ve 10 ilimizde daha (Adıyaman, Adana, Diyarbakır, Elazığ, Gaziantep, Hatay, Kilis, Malatya, Osmaniye, Şanlıurfa) etkili olan depremler hepimizi derinden sarstı.
(1) pic.twitter.com/jHDOelgfx1— Türk Psikologlar Derneği (@TPDBilgi) February 13, 2023
İnsanların can güvenliği tam anlamı ile sağlandıktan sonra başlanması beklenen bu destek programı çok uzun bir süreç olacak. Şuan “Psikolog” mesleği devlet tarafından bir meslek yasası olmadığı için devletin organlarında tam anlamıyla olmayan bir meslek. Bu yüzden devlet tarafından herhangi bir kapsamlı psikolojik destek çalışması bulunmamakta. Yalnızca TPD gibi psikoloji ve psikiyatri topluluklarının özel girişimleri ile bu konuda çalışmalar yürütülmekte.
TPD’nin açıklamasına göre şuana kadar 8086 kişi psikososyal destek biriminde yer almak için başvuruda bulundu. Yakın bir zamanda da ekiplerin gerek bölgeye giderek gerek uzaktan psikososyal destek çalışmalarına başlaması bekleniyor.
Ülkemizde meydana gelen depremler nedeniyle deprem bölgelerinde gerçekleştireceğimiz psiko-sosyal destek çalışmaları için çıktığımız gönüllü çağrısına bugüne kadar toplamda 8086 başvuru aldık. Hem yurt içindeki hem yurt dışındaki öğrencilerimizden ve meslektaşlarımızdan
(1) pic.twitter.com/FCyolNtEBw— Türk Psikologlar Derneği (@TPDBilgi) February 13, 2023
Şuan alanda çalışan bazı dernekler uzaktan ücretsiz yüz yüze, online ve telefonla psikososyal destek vermeye başladı. Bazı devlet hastanelerinde MHRS sistemi üzerinden psikolojik destek poliklinikleri açmış bulunmakta.
Kimler psikolojik destek almalı?
Afete birebir maruz kalmış, afette yakınını kaybetmiş, afette kurtarma ekiplerinde rol almış, kazazedelere psikososyal destek vermiş psikolog yada psikiyatristler, afet bölgesinde herhangi bir sebepten bulunmuş, afetle ilgili geri hizmetlerde bulunmuş ve 2. başlıkta belirtilen belirtileri 6 ay boyunca gösteren kişilerin psikolojik destek birimlerine başvurması gerekir. Sırtınızdaki yükü ne kadar çok insanla paylaşırsanız o yük o kadar hafifler.
12-Sosyal medya paylaşımları
Gelişen iletişim araçları ile afet ortamında olan birçok detaya uzaktan görsel olarak erişebiliyor. Bu hem etik hem de izleyen için psikolojik sorunlar barındırıyor.
Sosyal medyadaki afet paylaşımının sizin üzerinizdeki etkisi
Travma yaşamanın iki yolu vardır. Ya travmatik olayı doğrudan yaşarsınız ya da doğrudan travmatik olayı yaşayana şahit olursanız. Sosyal medyada bir çok kazazede, yıkım, ceset gibi sindirmesi zor görüntülere maruz kalıyoruz. Bunu yaparken de gündemi takip ederek sanki yapmazsak “onları umursamıyormuş”, “yanlış yapıyorum”, “belki bir faydam olur” gibi düşüncelerle yapıyor olabilirsiniz. Ancak bu yaptığınızın onlar için bir faydası olmuyor.
Gündemi takip etmeyi bıraktığınızda da orada hayat devam edecek. Bunu sizin takip etmenizle engelleyebileceğiniz bir durum söz konusu değil. Sizin takip etmek için çabalamanız, sosyal medyada beğenmeniz, maruz kalmanız olaylara kontrol hissinizi belki arttırabilir zaten bu yüzden sosyal medya kullanılır. Ancak bunun size zararı daha fazla.
Bölgeden gelen görseller ve videoları olabildiğince az bakın. Bu sizi duyarsız ya da kötü biri yapmaz. Görsel paylaşımları takip etmek yerine gündemi yazılı metinlerden takip edebilirsiniz. Bu sizin için daha sağlıklı olur. Aksi takdirde sizde afeti yaşamış biri gibi tepkiler vererek ikincil travma yaşamış olursunuz.
Sosyal medyadaki paylaşımlar. Kazazedelerin hakları
Sosyal medyada çok fazla sayıda, kazazedelerin şok halindeki, acılı haldeki, yas halindeki görüntüleri ve videoları arkaya acılı bir fon müzik koyarak paylaşılıyor. Bu çok saygısızca ve ahlaksızca bir davranış. Kimse canı bu denli yandığı zaman başkalarının kendisinin bu şekilde görmesini istemez. Kimse kendisine acınarak bakılmasını istemez.
Sosyal medyayı sadece siz kullanmıyorsunuz o paylaşılan kişi de onun yakınları da ve diğer kazazedeler de kullanıyor. Bu şekildeki paylaşımlarla insanların parçalanan hayatlarını başkasına acıma şeklinde göstermek onun acısına saygısızlıktır. Bu sizi duyarlı biri yapmaz. Bu acıyı gizliyoruz anlamına da gelmez. Bu insanların acısına saygıdır. Kendinizi o kişinin yerine koyun. Bu paylaşımlarda mağdurların yüzlerinin bulanıklaştırılarak paylaşılması gerekir. Aynı paylaşımlar yazılı olarak da anlatılabilir.
Sosyal medyayı kazazedeler için nasıl kullanabiliriz?
Afetten sonra enkaz çalışmalarında sosyal medya hesapları iletişim konusunda çok etkin bir rol üstlendi. Kazazedeler, kurtarma ekipleri/kurumlar ve halk arasındaki oluşan bu koordinasyonu şu süreçte daha yapıcı kullanabilmenin bir yolu üzerinde durmak isterim.
Afetten sonra sosyal medyaya girdiğimiz zaman yaşananların doğası gereği çok depresif bir havası var. Bu normal bir durum. Binlerce insanımızı kaybettik ve çok daha fazlası yaralandı. Ancak cenaze evine giren herkes taziyesini sunduğu gibi desteklerini de sunar. Sosyal medyayı da bu şekilde kullanabiliriz. Kazazedelerin yanında olduğunuzu, acınızı paylaştığınızı, birlik ve beraberlik mesajları ile onlara destek olabilirsiniz.
Bu acılı anlarının videolarını paylaşmaktan çok daha faydalı olacaktır. Unutmayın sosyal medyayı sadece siz kullanmıyorsunuz. Kazazedeler , kurtarma ve destek ekipleri de kullanıyor. Bu konuda daha duyarlı olup birbirimize omuz vererek hep birlikte bu felaketi atlatabiliriz.
Psikoloji öğrencisi. Deniz sistemleri meraklısı. İstanbul boğazında savaş gemisi fotoğrafçısı.