“Türkiye’de bugün öncelikli ihtiyaç, “platform-önce” refleksinden “misyon-önce” disipline doğru adım adım ilerlemek gibi görünmektedir.”
Hatice Bilge İspir
Okuyacağınız bu çalışmada IDEF’25’te Türk uzay sanayiinin mevcudiyeti ve temsiliyeti değerlendirilmiştir. IDEF’25’te sergilenen ürünler, aktörler ve eğilimler üzerinden sektörün genel yönelimini çözümlemeyi amaçlayan bağımsız bir değerlendirmedir. Kurumsal adlar ve programlar, haber değeri ve bağlamsal açıklık için anılmıştır; metin herhangi bir hedef gösterme, yönlendirme, kıyaslama listesi oluşturma veya yatırım/tedarik tavsiyesi içermemektedir. Değerlendirmeler, fuar sahasındaki gözlemler ve açıkça ifade edilen bilgi kırıntılarının analitik bir bütünlemesidir. Bu yıl IDEF sahasında, Türkiye’nin uzay başlığında üç hattın eşzamanlı biçimde olgunlaşmak istediği bir fotoğraf var: GÖKTÜRK çizgisinde askerî keşif-gözetleme sürekliliği; TÜBİTAK UZAY ve TUSAŞ tarafında mikro/takım uydu girişimleri; ROKETSAN ve FERGANİ ekseninde yörünge transferi ve taşıyıcı kabiliyetleri vitrine çıkıyor.
Vitrin
ROKETSAN’ın sergilediği Şimşek-2, 1.500 kg sınıfı faydalı yük kapasitesi ve statik test hazırlıklarıyla, “kâğıt üzerinde değil, test masasında ilerleyen” bir program izlenimi veriyor. Ayrıca ROKETSAN’ın üniversite geliştirmelerini denemeye açık yaklaşımı, yerli ekosistemin uçuş öncesi olgunlaşması ve insan kaynağının yetişebilmesi açısından oldukça yararlı bir yöntemdir.
GÖKTÜRK uydu serisi hattında ana yüklenici TUSAŞ’ın GK-3 sözleşmesinin (2024) ardından, GK-1 yenileme için 2028 hedefinin korunduğunun ifade edilmesi; ASELSAN’ın faydalı yük, TÜBİTAK UZAY’ın platform ve kritik alt sistem sorumluluklarıyla mimarinin istikrarlı ilerlediğini gösteriyor. Bu çizgi, taktik/stratejik görüntü akışında boşluk vermemeyi hedefleyen bir “süreklilik anlaşması” gibi okunuyor.
IDEF’25’te Türk Uzay Sanayii çalışmasının tamamı Defence Turk Dergi 28′nci sayısında.
Çalışmanın tamamını buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.
TÜBİTAK UZAY’da TUGEP (Takım Uydu Geliştirme Projesi), 500–550 km bandı ve 2027–2028 penceresinde bir takım uydu hedefi konuşuluyor. Benzer şekilde TUSAŞ tarafında ise yaklaşık 200 kg metrealtı çözünürlüklü mikro uydu programı öz kaynak ile ilerliyor. Bu ilerlemede PDR süreci devam ederken “TAI” yer istasyonunun 2026 ilk yarısında TUSAŞ tesislerinde devreye alınacağı ifade ediliyor.
TURKSAT tarafında ise TURKSAT 7A için RFI görüşmelerinin yapıldığı paylaşılıyor.
FERGANİ sahaya, Uluğ Bey takım uydu projesinin Ocak’taki ilk uçuşu ve 2030’a kadar 100 uydu ile milli konumlandırma (MKKS) vizyonu ile çıkıyor. Bunu taşıyan iskelet olarak Yörünge Transfer Aracı (YTA) tanıtılıyor. Ticari fırlatıcıların kısıtlarının ötesine geçmek üzere yaklaşık 2.500 km katmanına kendi itki sistemleriyle çıkmak istiyorlar.
İkinci uydu ve YTA denemesi için 2025 sonu hedefi; 5 motorlu sonda roketi ile 2026 sonunda 100 km irtifa test hedefi bulunuyor.
Bu güçlü vitrin, “nasıl anlatıyoruz ve kime ne taahhüt ediyoruz?” sorularını beraberinde getiriyor.
Zor Sorular
Misyon-önce yaklaşım, “kaç uydu?” dan önce “kaç saat içinde, hangi doğrulukta, hangi rapor?” sorusunu yanıtlar.
Vitrin okuduğunuz üzere güçlü ancak program mantığı üzerine konuşmamak olmaz.
Türkiye’de bugün öncelikli ihtiyaç, “platform-önce” refleksinden “misyon-önce” disipline doğru adım adım ilerlemek gibi görünüyor. İMECE’nin bıraktığı teknik birikim, TUGEP’in amaç yaklaşımıyla da iyi örtüşüyor; TUSAŞ’ın mikro uydu çalışmaları da kamu yararı odaklı net kullanım senaryolarıyla bu çerçeveyi tamamlıyor. Bununla birlikte, mikro/küp uydu çeşitliliği değerli olsa da aynı frekans bandında benzer hedef setlerine yoğunlaşıldığında etkide seyrelme riski doğabiliyor. Bu nedenle misyon kümelerini ve ölçülebilir teslim hedeflerini baştan belirlemek, toplam verimi artıracaktır.
Fırlatma ekosisteminde de tablo benzer şekilde dengeli bir okuma gerektiriyor. ROKETSAN uzun süredir taşıyıcı sistemler üzerinde çalışırken FERGANİ kendi görev ihtiyaçları doğrultusunda Yörünge Transfer Aracı ve sonda roket çizgisine yöneliyor. Özel girişimlerin esnekliği, ekosisteme hız ve seçenek kazandırıyor. Ancak burada sağlıklı yaklaşım, hatların amaçlı ayrışmasını desteklemek ve ortak arayüz/ortak test gibi mekanizmalarla mükerrerliği verime çevirmek; böylece farklı ihtiyaçlara bakan iki kulvarın birbirini tamamlamasını sağlamak olacaktır.
Tarih, uluslararası ilişkiler ve savunma sanayii araştırmacısı