ABD Ordusu’nda Deniz Piyadeleri komutanı olarak görev yapan Gen. David H. Berger’ın söylemlerine göre Deniz Piyadeleri, 2030 yılında kuvvetin “neye benzeyeceğine” dair çerçeveyi çizdi ve önümüzdeki birkaç ay öngörülerin isabetli olduğundan emin olmak için yoğun modelleme ve simülasyon faaliyetleri icra edilecek.
Kuvvetin komutasını bu yaz devraldığından beri kamuoyuna açık ilk büyük konuşmasını 3 Eylül 2019’da Heritage Foundation’da yapan General David Berger, Komutanlık Planlama Rehberi’nden bahsetti ve bu belgede ortaya konan vizyonu nasıl eyleme dökmeye başlayacağına dair niyetlerini anlattı.
Berger; zamanlamaya değindi ve Mali Yıl 2021 de Deniz Piyadelerine çizilen yeni yol haritasının pek şekillendirilemediğini ifade etti ki kuvvet komutanlıkları savunma sekreterine bütçe taleplerini çoktan gönderdi. Berger konuşmasının devamında, “Muhtemelen bugün bahsedeceğim genel hatlar üzerinde değişiklikler gözlemleyeceksiniz ancak bütçe döngüsünde, bulunduğumuz konum itibariyle bu değişikliklerin çoğu önümüzdeki ve ondan sonraki yıllarda ortaya çıkacak.” ifadelerini kullandı.
Komutan, gelecek projeksiyonunun tüm detaylarından bahsetmese de kuvvet tasarımını birinci öncelik olarak benimsediğini ve bu önceliği Deniz Piyadelerini, kuvveti olarak yeniden tasarlamakta araç olarak kullanacağını söyledi. Berger, gelecek kuvveti için üç itici prensipten bahsetti: Kuvvet; entegre, daimi ve yayılmış olacak.
Deniz Piyadeleri’nin geçtiğimiz yirmi yılı kara muharebelerinde geçirmesine karşın Berger, şimdi cevap üzerine düşünülmesi gereken bir soru öne sürüyor:
“Deniz Piyadeleri, filo komutanının icra ettiği harekata nasıl yardımcı olabilir? Müşterek harekata nasıl katkı sağlayabilir? Bunun cevabı gerek güvertede gerek karada uzun menzilli gemisavar füzesiyle donanmış Deniz Piyadeleri olabilir, bu unsurları filonun ‘ek şarjörü’ gibi betimleyebilirsiniz, bahse konu donanım havadan ve gemiden yapılan atışların etkin bir şekilde çoğalmasının önü açmış olur. Deniz Piyadeleri, bu yılın başlarında Körfez’de USS Boxer’dan (LHD-4) elektronik harp sistemi ile İran’a ait bir İHA’nın düşürülmesi örneğindeki gibi, barutlu silahları zaman zaman bir kenara da koyabilir. Bunun yanında; Deniz Piyadeleri’nin tesis etmekte ve kullanmakta yeniden yetkinlik kazanmaya gayret ettiği ileri silah ve yakıt ikmali noktaları yalnızca Deniz Piyadeleri’nin harekatlarında değil, müşterek harekatlarda da yakıt ikmali ve istihbarat hizmeti verebilir. Müşterek harekatlarda Kara Kuvvetleri ve Deniz Kuvvetlerinin niş kabiliyetlerinin de Deniz Piyadeleri tarafından yüksek verimli bir şekilde kullanılabilmesine olanak sağlar.”
“Ana tehdit Çin: Artan kabiliyet ve menzil”
Konuşması boyunca Çin’in ana tehdit olduğunu vurgulayan ve Çin’in artan kabiliyetlerine ve genel olarak menziline dikkat çeken Berger, risklerine rağmen Pasifik’te bir daimi kuvvetin gerekli olabileceğini söyledi.
Deniz veya hava hakimiyetinin şimdi veya ileride el değiştirmeyeceğini söylemekle beraber, Berger; “Hasmın keşif – gözlem ve silah menzili içerisinde faaliyet göstermekte ısrar etmeye ihtiyacımız var. Hasmın silah ve gözlem sahasının dışında kalarak saha farkındalığını sağlamak çok zor. Üstelik, hasmın menzilinin dışında varlık göstererek hasmı caydırmak ve müttefikleri güvenceye almak pek etkili değil.” ifadelerini kullandı.
Sahaya yayılmış tarzda harekat icra etme ihtiyacına dair de fikir belirten Berger: “Tamamıyla sahaya yayılmış Deniz Harekatları’nı konsept olarak benimsiyorum. Kuvveti sahaya yaymayı şart kılan iki sebep var: Birincisi; muadil hasma karşı girilen muharebede kimse elindeki kuvveti hasmın silah sistemlerinin kalbine huniden geçirir gibi sıkışık bir düzende sevk etmek istemez, eldeki kuvvet dağıtık bir şekilde sevk ve idare edilsin ki hasım birçok saha ve eksende ikilemle karşı karşıya kalsın. Dağıtmanın, yaymanın bir iyi yan etkisi de beka kabiliyetinin artması ve tespit edilmenin zorlaşmasıdır.
“Yeni kuvvet tasarımı simülasyonlarda test edilecek”
Birkaç ay süren planlamanın ardından, 2030 Deniz Piyadeleri kavramsal kuvvet tasarımı simülasyonlarda sınamaya tabi tutulacak.
“Elimizde, önümüzdeki on yılda Deniz Piyadeleri’nin neye ihtiyacı olacağına dair genel bir çerçeve var ancak; atacağımız son adım elimizdeki kuvvet tasarımının muadil hasıma -simülasyonlar yoluyla- karşı defalarca çarpıştırılmasını içeriyor. Bu süreçte oluşacak analitik veri tabanı, elimizdeki kuvvet tasarımını doğrulayacak temeli teşkil edecek. Bu süreç bir veya iki ay içerisinde sonlanacak.”
Bu ifadeleri müteakiben Berger; ordunun elinde 2030 yılında muadil hasmın neye benzeyeceğine dair bir model olduğunu ve simülatöre eklendiğini söyledi. Kavramsal tasarımın doğru yapıldığından emin olmak amacıyla 2030 yılının Deniz Piyadeleri, simülatörde her yeniden çalıştırma safhasında birtakım değişkenlerin değiştirilmesi suretiyle, farklı özelliklere sahip harp sahalarında farklı tehdit yapılarına karşı sınanacak.
İnce detayların henüz kesinleşmemesi, orduya ve Kongre’ye henüz gereği kadar kapsamlı bilgi verilmemesiyle beraber; Berger’in “Komutanın Plan Yönelimi” (CPG) belgesi aracılığıyla verdiği ön bilgi olumlu karşılandı ve Amerikan Deniz Piyadeleri’ne köklü bir değişim getirme potansiyeli kabul gördü.
“Çin beka tehdidi”
Etkinliğin moderatörü Dakota Wood, Berger’a bahsi geçen fikirlerin Deniz Piyadeleri’nde daha önce de yankı bulduğunu belirterek bunların bu sefer eyleme dökülmesini hangi sebebin desteklediğini sorduğunda Berger; Çin’i “beka tehdidi” olarak tanımladı ve ivmelenerek büyüyen tehdidin değişimi getireceğini söyledi.
“Soğuk Savaş’ın bittiği günden beri, ordu basitçe ileri teknolojiyi zorlamak için yeni kabiliyetlerin peşine düştü ve bu takibin temposunu belirleyen etkenler kaynaklar ve irade idi. Şimdi, Çin’in yakın zamanda kaydettiği gelişmeler itibariyle Savunma Departmanı daha farklı davranmak durumunda.”
“Geçmişteki teknloloji ve kabiliyet yol haritaları yazıldıkları zamandan ileri bakılarak işin nereye götürülebileceğine cevap verirken, ben özellikle Deniz Piyadeleri’nin Çin’i 2030’da mağlup etmesi için neye ihtiyacı olduğu sorusuna cevaplar aradım. Tedarik, eğitim ve personel kalemlerinde hangi adımların atılması gerektiğini 2030’dan geriye gelerek çalıştım.”
Tehdit bazlı kuvvet tasarımına sahip olmak, günümüzün Deniz Piyadeleri için yeni bir yaklaşım.
Berger, koşu yarışındakine benzer bir şekilde askeri gelişmişlikte ivmeyi belirleyen taraf olmanın yenilikler için daha fazla çaba ve para gerektirdiğini ifade etti.
“Kanımca; son yıllarda bu ivmeyi belirleme işi için gereken kaynakları atamadığımız için bunu bir yere kadar hasımların yapmasına bir bakıma izin verdik. Şimdi ise, büyük bir değişim gerekiyor. Yıllık periyotlarla kuvvet üzerinde yaptığımız geliştirmelerin bu yarışta ivmeyi belirleyecek metot olduğuna inanmıyorum, bu metotla devam edersek hasımların açtığı aralık gittikçe açılacak. Kuvveti tasarımını yapmalı ve küresel çapta duruşumuzu değiştirmeliyiz. Sürekli bizden ilerideki hasma yetişmek yerine yarışın temposunu biz belirlemeliyiz.”
İnsansız sistemlerin kuvvetteki rolü artmalı
Berger bu konuda insansız sistemleri geliştirmekten ve hizmete almaktan bahsetti.
Her ne kadar Donanma hava, kara ve sualtı sahalarında kullanılan insansız sistemlerde tecrübe sahibi olsa da; General Berger, bu zamana kadar sistem geliştirmenin önümüzdeki dönemde gerekecek kadar hızlı olmadığını söyledi ve etkili bir ivmelendirici etkenin yokluğuna dikkat çekti.
“Başlangıçta motivasyon şuydu: ‘Yerine bir makineyi gönderebileceğin yere personel gönderme.’ Başka bir ifadeyle, insan faktörüne yönelen riski azalt. Günümüzde ise, eldeki kuvveti insansız sistemlerle insanların beraber çalışması (MUM-T) suretiyle harekatın nasıl daha etkin şekilde icra edileceği ve bunun görevin başarılmasına nasıl katkıda bulunduğu soruları insansız sistem geliştirme sürecinin eklemlenmiş bir bölümünü teşkil ediyor. Bomba imha robotlarından taarruzi konseptlere gelmiş durumdayız.”
İnsansız sistemleri hizmete almaya dair agresif hedeflerin ortaya konabileceğini söyleyen General, ulaşması mümkün olmasa bile hedeflerin program ve bütçe ofisleri için sistem üretimi ve hizmete sunulması için zorlayıcı etken olarak işlev göreceğini dile getirdi.
“İnsansız sistemleri bir bakıma ‘tepeden indirmeye’ ihtiyacımız var. İçinde bulunduğumuz sistem insanlı sistemlerin yerini koruması üzere inşa edildiği için buna direnç gösterecek bir yapıda. Buradan hareketle, insansız sistemleri hizmete alırken agresif derecede yüksek bir ivmeyi benimsetmeliyiz.”
Komutan ayrıca ticari gemiler başta olmak üzere gelecek harekatlarda konvansiyonel amfibi gemilerin yanında kullanılması mümkün olan her türlü yüzer platformlardan bahis açtı.
“Ticari gemiler harp ortamının parçası olmalı”
“Emin olduğum şeylerden birisi de griye boyanmış L sınıfı gemilerin kendi başlarına harekat icra etmesinin çıkar yol olmadığı. Bu gemiler harekat esnasında açık hedef olacaklar. Bu gemilere yine de ihtiyacımız var ama daha fazlası gerekiyor. Mesela E sınıfı gemileri, amfibik gemilerin inşa planını akamete uğratacağından korktuğumuz için üzerine pek de konuşmadığımız unsur, kullanma konusunda çok daha üretken olmamız gerekiyor. İki sınıfı da ihtiyacımız var. Üstelik, üzerine kuvvet ve sistem konuşlandırmaya kafa yoracağımız platformun bir LPD-17 veya LHD olması gerekmiyor. Elimizde yüzen herhangi bir platform varsa bunu nasıl kullanacağımızı öğrenmek zorundayız.”
Yeni sistemlerin geliştirilmesini ve Deniz Piyadeleri’ni yeni bir muharebe tarzına hazırlamayı gerektirse de Berger, kuvveti bu yolda götürmeye kararlı.
“Oyun planı hasma karşı ‘ağır bir bedel ödeyeceğini’ empoze etmek üzerine kurulu; o kadar ki hasım günümüzde ABD ile çatışmanın hiçbir getirisi olmadığına kani olmalı.”
USNI News’ten Çeviri: Sebati Koç
Defence Turk Yayın Koordinatörü. Türk Savunma Sanayii özelinde; savunma teknolojileri, stratejileri ve politikaları araştırmacısı ve takipçisi.