Beşinci nesil jet savaş uçakları henüz ülke hava kuvvetlerinde tam anlamıyla operasyonel olgunluğa ulaşamamışken bir sonraki nesil jet uçakları için çalışmalara başlanıldı. Altıncı nesil jet savaş uçakları üzerine yürütülen çalışmalar ise görece daha yüksek bir gizlilik içerisinde yürütülmektedir. Ancak açıklanan projelere bakıldığında altıncı nesil savaş uçaklarında belli başlı karakteristik özelliklerin önceki nesillerden ayırt edici unsur oluşturduğu görülmektedir. Örnek vermek gerekirse;
- Elektronik karıştırma (jamming),
- Elektronik harp sistemleri ve kızılötesi karartma (infraredobscuring) ile artırılmış görünmezlik,
- Sensör bilgileri ve görüntülerini birleştirerek kullanabilen pilot kaskları,
- Daha büyük uçak gövdesi ve daha verimli motorlar,
- Manevra kabiliyetinin çok fazla olması,
- Opsiyonel olarak pilotlu hava platformları,
- Yer, hava, deniz ve uzay platformlarıyla müttefik güçlerle güçlü sensör bağlantısı,
- Siber savaş ve siber güvenlik kabiliyetleri,
- Yapay zekâ,
- İnsansız Hava Aracı (İHA) sürüleriyle eşgüdüm,
- Yönlendirilmiş Enerji Silahları kullanabilme bu ayırt edici özelliklerden bazıları olarak karşımıza çıkmaktadır.[1]
Kısaca altıncı nesil jet savaş uçaklarının beşinci nesil savaş uçaklarında olduğu gibi temelde ağ merkezli harekât konseptine yönelik geliştirilen platformlar olduklarını söyleyebiliriz. Günümüzde devam etmekte olan altıncı nesil savaş uçağı projelerinin neredeyse tamamı henüz kavramsal aşama sürecindedir. Önceki nesillerden ayırt edici teknolojilerin ise bazıları henüz yeterli olgunluğa ulaşmamış ve önemli AR-GE projelerinin yürütüldüğü teknolojilerdir.
Mevcutta Kıta Avrupası ülkeleri tarafından yürütülen altıncı nesil jet uçağı programlarından ilki FCAS (Future Combat Air System) programı ikincisi ise TEMPEST programıdır. Bu programlara baktığımızda bizi altıncı nesil savaş uçakları ile nasıl bir hava muharebe ekosisteminin beklediğini hakkında temel yaklaşımları görebileceğiz.
Future Combat Air System- FCAS Programı
Kıta Avrupası’nın büyük ekonomileri Almanya, İspanya ve Fransa altıncı nesil jet uçağı geliştirmek üzere harekete geçmiş bulunmakta. 13 Temmuz 2017 tarihinde Fransa ve Almanya mevcut savaş uçağı filolarını ortaklaşa geliştirmek için bir hava muharebe sistemi üzerinde çalışmayı kabul etti. Airbus ve Dassault Aviation, 2018 yılında FCAS projesinde birlikte çalışmak üzere niyetlerini açıkladılar. 2019’da yapılan ihalede Future Combat Air System (FCAS) adı verilen projenin ana yükleniciliğini Airbus ile Fransa’dan Dassault Aviation üstlendi. Yine 2019 yılının başlarında, Fransa ve Almanya Airbus ve Dassault Aviation’a iki yıl sürecek ve 65 milyon Euro maliyetli ilk sözleşmeyi, Ortak Konsept Çalışması, verdi. 14 Şubat 2019 tarihinde ise İspanya Savunma Bakanı, İspanya’nın FCAS projesine girişini resmileştirmeye yönelik niyet mektubunu imzaladı. Tarihler 17 Haziran 2019’u gösterdiğinde ise Paris Uluslararası Hava ve Uzay Fuarı’nda, FCAS için ortak çalışmaların başlatılmasına izin veren ve 2030 yılına kadar takvimi belirleyecek olan anlaşma 3 ülke tarafından imzalandı. Son olarak, Şubat 2020’de, FCAS programında teknoloji geliştirme ve olgunlaştırmanın başlangıcına işaret eden 155 milyon Euro değerinde ve 18 ay süreli Demonstrator Phase 1A için sözleşme imzalandı.[2]
Programın Ar-Ge aşamasında yer alan başlıca üreticileri: Dassault Aviation, Safran, MBDA France ve Thales for France. Almanya için Airbus Germany, MTU, MBDA Germany ve FCMS konsorsiyumu (Hensoldt, Diehl Defense, Rhode & Schwarz, ESG), İspanya için ise Indra ve Airbus Spain firmalarıdır. Almanya, Fransa ve İspanya Hava Kuvvetleri’nin 2040 yılında operasyonel olacak yeni nesil savaş uçağının geliştirilmesine rehberlik edilmesine yardımcı olmak için bir dizi performans kriteri üzerinde anlaşmaya vardılar. Mayıs 2020’de onaylanan belge, yetkililere Yeni Nesil Silah Sistemi (NGWS) için öne çıkma zamanı geldiğinde 10 olası sistem mimarisi koleksiyonundan hangi özelliklerin korunmaya değer olduğunu belirlemelerine yardımcı olmayı amaçlıyor. Sistemler sistemi olarak da ifade edilen FCAS, insanlı ve insansız hava platformlarını bağlayan müşterek çalışabilirlik sunan bir sistemdir. Bu haliyle anlaşıldığı üzere FCAS aslında sadece bir savaş uçağı programı değildir. Program kapsamında yeni nesil bir savaş uçağının yanı sıra yeni seyir füzeleri, Remote Carriers adı verilen süre insansız hava aracı konseptleri ve uydular ile bu kapsamda veri bağlarının geliştirilmesi planlanmaktadır. Proje açıklamasına göre tüm unsurlar yapay zekâ destekli bir “savaş bulutu” ile birbirine bağlanacak. Sistemin yapay zekâ ile entegre olacağı belirtilmektedir. Sistemler sisteminin 2040’a kadar tam anlamıyla operasyonel olması beklenmektedir.
TEMPEST Programı
Birleşik Krallık merkezli bir havacılık devi olan BAE System altıncı nesil jet uçağı projesi olan Tempest’e başladı. Birleşik Krallık Farnborough Air Show’da insansız olarak uçma özelliğine de sahip olacak altıncı nesil jet uçağı projesi Tempest’i ilk kez tanıttı. Yine Farnborough Air Show’da Birleşik Krallık Savunma Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada programa ilk etapta USD 2.65 milyar ayrıldığı açıklandı. Birleşik Krallık Savunma Bakanlığın açıklamasına göre Tempest, mekanik yapı tasarımından ziyade sistem ve sensör tasarımına daha fazla eğilinerek inşa ediliyor. Tempest programı Savunma Bakanlığının Hava Muharebe Stratejisinin temel taşı.[3]
Tempest programı yapısı itibariyle ulusal bir proje değildir. Birleşik Krallık öncülüğünde ve BAE Systems ana yükleniciliğinde başlatılan, yeni katılımcılara açık uzun dönem ihtiyaçlarına yöneliktir. Bu kapsamda JSF F-35 Lighting II ve FCAS programları ile benzerlik göstermektedir. Tempest programına katılan ilk ortak İsveç oldu. Programa İsveç’in ardından İtalya da dahil oldu. Mayıs 2020 itibariyle de Japonya’nın projeye ortak olarak katılacağı yönünde ifadeler mevcuttur.[4] TGRT Haber canlı yayınına konuk olan Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. İsmail Demir; MMU Projesinde hayalperest olunmadığını ve BAE Systems ile danışmanlığın devam ettiğini belirtirken İngiliz TEMPEST projesinde alt sistemler alanında ortaklık olabileceğini açıklamıştı.
Tempest adı verilen altıncı nesil savaş uçağının, insanlı ve/ veya insansız olarak operasyonel görev icra edebileceği belirtilmektedir. Hipersonik seyir füzeleri ve yönlendirilmiş enerji silahları ile donatılacağı belirtilen jet uçaklarının sürü halindeki insansız hava araçlarının da havadaki komuta kontrol merkezi görevini icra edebileceği de belirtilmektedir. Tempest projesi kapsamında üretilecek altıncı nesil jet uçağının operasyonel hale gelmesinin 2035 yılını bulabileceği belirtilmektedir.[5]
BAE Systems; daha önce Tempest’in esnek faydalı yük konfigürasyonları, uzun menzilli algılama, yönlendirilmiş enerji silahları, gelişmiş malzeme, akıllı bakım-tutum-onarım, siber güvenlik, MUM-T mimarisi ve ileri nesil “giyilebilir kokpite” sahip olacağını açıkladı. Ayrıca ileri nesil güç grupları da geliştirilme aşamasında. Tempest programı kapsamında üretilecek altıncı nesil jet uçakların test uçuşlarını ise 2Excel Aviation firması üstlenecek.
Birleşik Krallık firması BAE Systems, geleceğin savaş uçakları için kokpiti pilotların uçağı gözleriyle kontrol edebileceği şekilde yeniden tasarladı. BAE Systems’ın İnsan Faktörleri adını verdiği mühendis ekibi pilotların kokpiti yeni yollarla kontrol etmesini sağlayan teknolojilere odaklanmış durumda. Grubun Baş Teknoloji Uzmanı Jean Page, bunu “giyilebilir kokpit” olarak nitelendirdi. Kokpitin fiziksel elemanlarının çoğu, kask aracılığıyla yansıtılan sanal bir ekran ile yer değiştiriyor. Böylece ortaya yazılıma dayalı bir kokpit çıkıyor. Bu kokpit daha yeni yazılımla yükseltilebilir, yeniden uyarlanabilir ve yeniden yapılandırılabilir.
Tempest sisteminin bir diğer önemli noktası ise platformun sahip olacağı esnek taşıma yük bölmesinden fırlatılabilen ‘sürü’ insansız hava araçlarıdır. Bu kabiliyet sayesinde sistemin insansız platformlar eşliğinde özellikle geleceğin yoğun A2/AD ortamında, düşman hava savunmalarının baskıda tutulması görevlerinde (suppression of enemy air defenses-SEAD) fark oluşturabileceği, risk potansiyelinin yüksek olduğu alanlarda faaliyet gösterilebilme imkânına sahip olabileceği ifade ediliyor.[6]
Değerlendirme
Altıncı nesil jet savaş uçağı programlarına ilginin yoğunlaştığı bir dönemde FCAS ve Tempest “sistemler sistemi” vizyonlarıyla öne çıkan iki proje konumunda. Tempest programı mesela, sadece bir jet savaş uçağı geliştirme projesi değil aynı zamanda geleceğin hava muharebe stratejisinin kazanılmasının amaçlandığı bir proje olarak da karşımıza çıkıyor. Yani sadece bir platform geliştirmek yeterli değil; geleceğin hava muharebe sahasının isterilerinin şekillendirildiği bir proje Tempest. FCAS ve Tempest programları ile atılacak adımlar sonraki altıncı nesil jet uçağı programlarına öncü ve örnek olacak. Öncü ve örnek rolü başta projelerin ana yüklenicisi firmaları ve envanterine katan ülkelerin silahlı kuvvetleri olmak üzere katılımcı ülkeleri altıncı nesil jet savaş uçağı teknolojisiyle ve kapasitesiyle alanın liderleri, takip edilenleri konumuna taşıyacak. FCAS ve Tempest projeleri ile edinilen kazanımlar sadece askeri havacılık ile de sınırlı kalmayacak; henüz olgunlaşmamış yönlendirilmiş enerji silahları gibi bir çok alanda kazanımların belki daha hızlı belki daha efektif edinilmesini sağlayacak ve muharebe sahasının her yerine dokunan dönüşümlere katkı sunacaktır.
Ahmet ALEMDAR
Referanslar:
- Cengiz Karaağaç, “Altıncı Nesil Savaş Uçağına Giden Uzun Yol”
- Airbus, “Future Combat Air System (FCAS)”
- George Allison, “Sweden to join British ‘Tempest’ fighter Project”
- Military Factory, “BAE Systems Tempest FCAS”
- Royal Air Force, “Team Tempest”
- Can Kasapoğlu, “Askeri havacılık trendleri nasıl bir gelecek gösteriyor?”
Defence Turk Yayın Koordinatörü. Türk Savunma Sanayii özelinde; savunma teknolojileri, stratejileri ve politikaları araştırmacısı ve takipçisi.