“Bu silahı gerçekten eşsiz kılan iki özelliğe sahiptir. Mevcut tasarım, Silahlı Kuvvetlerin isteği doğrultusunda, imalat hattından sıfır hatasız çıkacak ölçüsel toleranslar ile tasarlanmıştır.”
Serinin önceki yazısına ulaşmak için tıklayınız.
Sanırım Ekim 2008’di, ben Kale Havacılık ve Kalekalıp İş Geliştirme ve Ar-Ge Müdürleri ile ilk iş görüşmesini yaptığımda. Konu Milli Piyade Tüfeği (MPT – 7,62x51mm) Prototip Tasarımı ve Üretimiydi. Kendi firmamı ciddi finansal bozgun sonrası kapatmış, bir müşavir firmada çalışıyordum hayatımı sürdürebilmek için. Her şey olumluydu, tüm referanslarım ortaktı ve tanınıyordu. Ama benzer diğer bütün hikayelerde olduğu gibi henüz sözleşme imzalanmamıştı ve beni istihdam etmek için beklemeleri gerekiyordu. Benimse sabredecek zamanım azalıyordu.
Ocak 2009’da Yenigün firmasından günübirlik gelen teklif üzerine, kendimi Kandahar’da firmanın yedi şantiyesinden sorumlu Kalite Kontrol Müdürü olarak buldum. Lanet ettiğim yere tekrar gidiyordum. Burada yaklaşık altı ay geçirecektim. Ama şimdilik MPT’nin hikayesine dönüyor ve Kandahar maceramı bir başka yazıma bırakıyorum.
Mart ayının ortasında Şenel Canik’ten telefon geldi. O sırada şantiyedeki beton laboratuvarında küp testlerine (bilenler bilir) nezaret ediyordum. Benim nezaretim kesinlikle gereksizdi ama vakit geçiriyordum işte. MPT’nin sözleşmesinin imzalandığını ve ne zaman gelebileceğimi sordu. Ben de mevcut işlerin tam ortasında olduğumu, Haziran ayının sonunu bulabileceğini ve mümkünse bu tarihi beklemelerini söyledim. Elbette yapmaya can atıyordum ama elimdeki işi de bitirmeliydim. Mayıs ayının son haftası ile Haziran ayı boyunca eldeki projeleri sırayla bitirip teslim ettik. Savaş bölgesi olduğundan geçici kabullerle kesin kabul süreçleri alışıldığından çok daha hızlı tamamlanabiliyordu.
Haziran’ın son haftası nihayet dönebildim ve işe başlamam Temmuz ayını buldu. Durum biraz garipti, sözleşmede imzası bulunan firma Kalekalıp’tı ve MKE Silahsan’ın altyüklenicisiydi. En tepedeki işveren ise SSM’ydi. Bizim kadroların yarısı tüm işin yürütüldüğü Kale Havacılık’taydı, diğer yarısı sözleşme gereği Kalekalıp’taydı. Kalekalıp’ın imkanları müsait olmadığından tüm işler Kale Havacılık bünyesindeki toplam beş kişi ile yürütülüyordu zaten bunun ikisi yöneticiydi. Dışarıdan üç danışmanımız vardı; askeri ve teknik. MKE Silahsan ile beraber yürütüyorduk işleri, kağıt üzerinde Kırıkkale’de kalabalık bir ekip vardı. Ancak orada da işleri yürüten asıl ekibin sayısı hiçbir zaman yarım düzineyi geçmedi.
Olayın çerçevesini biraz çizelim. Yaklaşık son yüz elli yıldır dünya üzerinde belirli bir sanayi oluşmuştur özellikle piyade silahları üzerine ve Alman ekolü hakimdir tartışmasız. Yıllık bütçe yaklaşık bir buçuk milyar dolardır piyade silahlarında. Şu anda dünya ordularının envanterlerinde yaklaşık 185 değişik tipte 7,62 ve 5,56 çaplarında piyade tüfeği mevcuttur. Projenin ilk aşamasında tüm bu silahlar mümkün olduğunca temin edildi, parçalandı, incelendi. Burada bir konuya açıklık getirmekte fayda var, G3 piyade tüfeğinden sonra geçilecek tüfek ile ilgili ilk konsept çalışmasında çap 5,56 olarak düşünülmüştü. İlk başlarda HK33 oldukça umut vadediyordu. Ancak imalatında çıkan sorunlar nedeniyle üretimi 80bin adede geldiğinde durduruldu ve vazgeçildi.
Piyade tüfeklerine meraklı olanlar son on yıldaki 7,62 mi, 5,56 mı? tartışmasını iyi bilirler. Bu tartışma sadece bizim Silahlı Kuvvetlerde değil, hemen hemen tüm ülkelerin ordularında yapılmaktaydı. Bu açıdan Kandahar’daki NATO Hava Üssünde geçirdiğim altı ay bana bu açıdan çok faydalı oldu. 5,56’nın performans farkını anlamak için ABD ve Batı ülkelerinin silahlı birliklerinin Afganistan’da El-Kaide unsurları ile sıcak çatışmaya girmesi yeterli olmuştu. Coğrafyayı gözünüzde canlandırmanız için şöyle anlatayım. Uçsuz bucaksız bozkır bir ülke. Bitki hemen hemen yok gibi. Dağlar, taşlar ve toz. El-Kaide unsurlarının elinde Rus yapımı piyade silahları var. Çatışmaya girildiğinde 5,56’nın çekirdeği de teoride 100 metre ve 400 metrede 7,62 ile aynı enerjiyi üretir görünür. Ancak pratik tecrübe ile en güzel örnek şu; Taliban unsuru basit ahşap bir engelin arkasına geçtiğinde 5,56’nın çekirdeği bu ahşabı delip geçme yeterliliğine sahip değil. Diğeri, 5,56 ile vurulan kişinin yaralandığında geriye alınması için iki başka kişiyi daha çatışmadan düşürmesi beklenir. Elbette bu NATO’nun Soğuk Savaş Döneminden kalma konseptidir. Taliban’a karşı neredeyse hiçbir işe yarama şansı yoktur. Taliban savaşçıları vurulanlarla genelde ilgilenmemektedirler. Oysa 7,62 ile açık arazide vurulan kişinin ancak rahip, haham ya da imam ile işi olabilir. Bu da tecrübe ile edinilmiş bir bilgidir. Dolayısı ile bizim Silahlı Kuvvetlerin 7,62’ye dönmesinin temel nedeni bununla izah edilebilir.
Tasarım çalışmalarına ilişkin anahatları ayrıca şu adreste bulunan makalemden de görebilirsiniz.
Piyade Silahı Tasarımı (Small/Light Weapon Design) iç içe geçmiş disiplinlerin oluşturduğu bütündür. Hesaplamalı Akışkanlar Dinamiği, Kinematik, İç Balistik, Geçiş Balistiği, Dış Balistik, Terminal Balistik, Termodinamik, Isı Transferi, Metalurji, Malzeme (Çelik, Aluminyum, kompozit, polyamid, vs.), Mekanik Tasarım, Yapısal Tasarım, Lineer Analiz, Non-Linear Analiz, Dinamik gibi temel olanları söyleyebiliriz. Bu disiplinlerin tasarım çalışmasının başından sonuna kadar birlikte yürütülmesi şarttır, özellikle silah tasarımında.
İşin asıl temelinde, tasarım mühimmattan (payload – faydalı yük) dolayısıyla doktrinden (amaç) başlar. Elbette yıllar sonra biz bu işe el attığımızda son kullanıcı bu konuda elimizi bir hayli rahatlatmıştı. Tabi işin özünde yıllardır bu tasarımın kurdu olmuş insanların geçtiği yollardan geçip daha iyisini yapmamız gerekiyordu. Bu noktada getirebileceğim tek eleştiri şu olur; öyle bir tüfek yapacağız ki, arabaların Mercedes’i ayarında ama elbette birim fiyatı Tofaş kadar olacak. Enseyi karartmayalım, askeri heyetin bize söylediği arazide Keleş (AK-47) kadar pratik ve kullanışlı, hassasiyet ve ergonomide Colt M4 gibi olmasıydı. Tabi başlangıçta hava indirme unsurları için dipçiği katlanabilir ya da Karabine (standart kısa 75 cm boyda olan tipi) tarzı da talep edildi. Picatiny raylarla donatılması, namlu altına shotgun, bombaatar, yanlarına lazer işaretleyici, üzerine optik nişangah, taşıma kulpu, olmazsa olmaz süngüsü, teknik taktik istekler dökümanını dolduruyordu. Neyse ki yemek yapmasını istememişlerdi bu iyi haber.
Bu saatten sonra yapabileceğiniz en iyi şey mevcut platformlardan size uygun gelen birisinin üzerinden patent konusuna dikkat ederek hareket etmektir. Biz de özünde tamamen bu şekilde hareket ettik. Pek bilinmez ancak ne kadar maddi gücünüz olursa olsun, patentin tasarımınızı koruyabileceği süre düşündüğünüzden daha kısadır. Kabza, tetik ve şarjörün olduğu kısma Alt Gövde denir genelde ve orjinal tasarım AR-10 silahına aittir. Patent 1952 tarihlidir ve çok uzun zaman önce kamuya açılmıştır (public patent). Üst gövde (mekanizma ve namluyu içerir) üzerinde de toz kapağı, kovan sektirici gibi unsurlar yer alır. Bu kısımda esas işin özü gaz piston sisteminin anahtarı yer almaktadır. Bu konuya çok çalıştık. Size sadece şu kadarına söyleyebilirim, MPT’nin üzerindeki gaz piston sistemi yerli tasarımdır ve patenti MKE’ye aittir. Silahta bazı yeniliklere has sekiz patent olduğunu, bunların benzer ya da örneği olmadığını söyleyerek hikayenin bu kısmını bitireyim.
Tam olarak 2009 yılının Temmuz ayından 2011 yılının Haziran ayının sonuna kadar MPT ve MMT (Milli Makineli Tüfek) projelerinde Kale Havacılık/Kalekalıp bünyesinde tasarım mühendisi olarak çalıştım. Yapısal Tasarım Analizleri bana aittir. Kendi başına derya deniz uzmanlık konusu olan yapısal tasarımın hikayesini ayrıca anlatmak isterim. Ancak ne yaptık MPT’de, bundan biraz bahsetmek istiyorum. MPT projesi 2008 sonundan 2012 yılına kadar Prototip Tasarım ve İmalat süreci Kale ve MKE Silahsan Mühendisleri tarafından tamamlanmış, bunun ardından iki yıllık Performans Testleri (NATO Standartlarında belirlenmiş 42 adet test) başarıyla tamamlanmış ve 200 adet tüfek Kıta testlleri için Silahlı Kuvvetlere teslim edilmiştir. MPT-76, standart 7,62×51 mm piyade silahıdır. Ancak bu silahı gerçekten eşsiz kılan iki özelliğe sahiptir. Mevcut tasarım, Silahlı Kuvvetlerin isteği doğrultusunda, imalat hattından sıfır hatasız (sonradan düzeltilme ihtiyacı hissedilmeyecek şekilde) çıkacak ölçüsel toleranslar ile tasarlanmıştır. Bunu da 200 silahlık kafilenin imalatında ispat etmiştir. İkinci özellik patentli gaz piston sistemidir. Standart silahta, yine standart 41 cm uzunluğunda namlu bulunmaktadır. Aynı silahta değişiklik yapmaksızın 60 cm namlu taktığınızda, silah aynı gaz basıncı ile yarı otomatik keskin nişancı silahına dönüşmektedir. Bu yönüyle literatürde tekdir. Bunu çalışmalar sırasında keşfettik, özellikle tasarlamadık. Bu tasarıma çeşitli zamanlarda, çeşitli kişiler ya da bazı kurumlar tarafından tenkitlerde bulunulmaktadır. Silah poligona çıkıp kullanıcılar tarafından denendiğinde, tüm bu tenkitlere kendi başına yanıt vermiştir.
MMT konusunda ise kısa bir bilgi vereceğim. Suudi Arabistan’a gelmeden iki ay önce (Nisan-Mayıs 2015), MKE Silahsan AR-GE Müdürlüğünün talebi üzerine MMT silahının Yapısal Tasarım Analizleri için de kurumda görevli iki değerli meslektaşımla birlikte çalıştık ve Kavramsal Tasarım Dokümanını tamamladık. Bu çalışmanın da yol kat ederek planlanan zamanda tamamlanacağına inanıyorum.
Tüm bu çalışmalar sırasında çok sıkıntılar yaşadık. Yurtdışından bizi engellemeye yönelik sağlam baskı yedik. Malesef içerideki unsurlardan da ayağımıza dolanan çok oldu. Bunlar neredeyse kendi başına kitap olabilecek durumda. Çok değerli insanların yardımını gördük, beklenmedik makam ve kurumlarınsa çalışmayı baltalamak için ellerinden geleni yaptıklarına bizzat şahit oldum. Ancak İbrahim Bodur’u burada rahmetle anmak isterim, sebebi şudur; Kale MPT ve MMT projelerinde işin mali boyutunu asla önemsemedi. Her iki projede de ticari olarak kar etmedi. İbrahim Bodur’un doğrudan bize talimatıydı, gerekirse tüm projenin parasını kendi cebinden karşılamak kaydı ile sadece sonuç istedi. Hayatteyken bunu görebildiğine seviniyorum.
Bugünlük son sözüm; her zaman yüzde yüz yerli savunma projelerinde çalışmak nasip oldu bana. Gerek ROKETSAN gerek ASELSAN gerekse de KALE ve MKE bünyesinde hep bu projelerde çalıştım. Hep başarılı olduk ekip olarak, çünkü başarısızlığı bir ihtimal olarak dikkate almadık. Sadece ileriye baktık.
Serinin devamı Bir Roket Mühendisinin Notları-VIII’e ulaşmak için tıklayın.
Çağrı Doğal GÜL
Defence Turk Kurucu Ortağı, makine mühendisliği öğrencisi, savunma ve ulusal güvenlik konularıyla yakından ilgileniyor. Amatör olarak video editlemeyi ve fotoğraf çekmeyi seviyor.