Deniz karakol uçağı ilk olarak deniz güvenliğinin sağlanması ve hasım askerî birimlere karşı yürütülecek savunma faaliyetlerinin yapılabilmesi için ortaya çıkmış bir hava aracı sınıfıdır. Birinci Dünya Savaşı’nda zeplinlerle başlayıp İkinci Dünya Savaşı’nda çok çeşitli deniz uçaklarının ve ardından büyük bombardıman uçaklarının kullanılması ile daha üst düzeyde geliştirilmiş olan deniz karakol uçakları, Soğuk Savaş sırasında gelişen teknoloji ile özel amaçlı uçaklar halini almıştır. Sadece savaş zamanı devriye ve müdahale amacı gütmeyen bu uçaklar aynı zamanda barış dönemlerinde çevre koruyucu, kaçakçılık önleyici ve hayat kurtarıcı platformlar olarak karşımıza çıkmaktadırlar.
Deniz karakol uçaklarının ana amacı; deniz üzerinde uzun süreler dolaşarak yüzeydeki gemileri bulma ve inceleme, muharebe esnasında taarruz, denizaltıları bulma ve taarruz etme ve denizde arama kurtarma yapmak olarak sayılabilir.
Günümüzde, halen bu sınıfa mensup görevler , tanımları gereği büyük gövdeli ve sadece bu amaçla inşa edilen uçaklar (P-3 Orion, Br1150 Atlantic2, IL-38 vs.) ya da askeri kargo uçaklarından geliştirilen modeller (Casa CN-235MPA-ASW vs.) veya ticari uçakların geliştirilmesi ile elde edilen (P-8 ATR-72 vs.) büyük ve uzun süre havada kalabilen pahalı uçaklar tarafından yapılmaktadır. Türk Deniz Kuvvetleri bünyesinde 6 adet Casa CN-235-100M ASW modeli ve Sahil Güvenlik Komutanlığı bünyesinde 3 adet CASA CN-235-100M MPA modeli deniz karakol uçağı görev yapmaktadır. Artan münhasır deniz saha kontrolü, kaçakçılıkla mücadele gibi görevlerde gitgide yetersiz kalan bu uçakların yerine Meltem 3 projesi kapsamında ATR-72 500 serisi uçaklar alınmıştır. Bu uçakların donatımları halen devam etmektedir.
Deniz karakol uçakları deniz ilgi alanlarının sürekli, çok boyutlu ve gerçek zamanlı resminin oluşturulması ile çok katmanlı bir yaklaşım ile gözetime cevap verilebilmesinin önünü açmaktadır. Bu uçaklar görevlerini belli ana ekipmanlara dayalı olarak yaparlar. Güçlü yüzey radarı, MAD (Manyetik Anomali Dedektörü), Sonobuoy (denize bırakılan akustik verici ve alıcılar), ELINT Cihazları (elektronik sinyal bulucular), FLIR (optikler ve ileri bakan kızıl ötesi kameralar) ve deniz üzerinde karbon ölçümü yapan Snifferlar başlıca ekipmanlarıdır. İşlevleri sadece denizde gemi ve denizaltıları bulma ve taarruz önlemenin ötesine geçmiş olup yüksek ISR (Intelligence, Surveillance and Reconnaissance / Keşif, Gözetleme ve İstihbarat) kabiliyetlerine sahip bu platformlar hizmet ettikleri ülkelere önemli güç çarpanları olmaktadırlar.
En Gelişmiş Deniz Karakol Uçağı P-8 Poseidon
Deniz karakol uçaklarının şu anda dünyada en gelişmiş olanı P-8 Poseidon’dur. P-8; Sentetik Açıklıklı Radar, Sonobuoylar, ELINT sistemleri, FLIR, hidrokarbon takip sistemi (snifer) ve sınıfının en fazla harp mühimmatı (torpidolar, güdümlü seyir füzeleri, gemi savar füzeleri, akıllı bombalar vs.) taşıyan uçağıdır. Uçağın içindeki ağ merkezli veri yönetim sisteminin, E-8 Joint Star Müşterek Gözetim Hedef Radar Sistemi ve E-3 Erken İhbar Uçaklarından daha iyi olduğu belirtilmektedir. Gövde içinde döner silah sisteminde 5, kanat altlarında 6 adet silah istasyonu ile oldukça ciddi bir muharebe yüküne sahiptir.
P-8, Verimliliği arttırmak amacı ile çok yüksekten görev yapmak amacı ile tasarlanmıştır. Öyle ki görev için kullanacağı mühimmatlar dahi ya özel olarak geliştirilmiş ya da mevcut olanlar revize edilmiştir. Örneğin, çok yüksekten atacağı hafif torpidolar hedeflerine doğru ulaşabilmesi için GPS güdüm sistemi ile donatılmış ayrıca çok frekanslı sonobuoylar kullanılmaya başlanmıştır.
Uçağın üzerinde deniz karakol uçaklarında görmeye alışık olduğumuz tarzda kuyruktan çıkan bir MAD (manyetik anomali dedektörü) bulunmamaktadır. MAD’lar denizde denizaltıların oluşturduğu manyetik anomalileri bulabilmek için deniz seviyesine yakın olmak zorundadır. Uçağın görev profiline uymayan bu iş için kuyrukta sabit MAD yerine manyetik anomali dronlarını uçaktan atmakta ve onlar
da alçak irtifada uzun süre uçup alınan veriyi uçağa bildirmektedir.
Hindistan ve Avustralya bu uçağın kuyrukta MAD dedektörü bulunan modelini satın alırken, İngilizler ise hem MAD drone’lu hem de kuyrukta dedektörlü şekilde olarak satın almıştır. Şu anda 4 ülkede aktif uçmakta ve 3 ülkenin de siparişleri üretilmektedir. P-8 uçağı toplamda en az 117 kesin üretim adedine ulaşacaktır.
Ancak bu teknolojinin oldukça yüksek olup günümüzde geliştirilme maliyeti 30 milyar doları aşmıştır. Uçak başına maliyet 200 milyon doların üzerinde olmasına rağmen hedeflenen bütçenin altında biten nadir projelerden bir tanesidir. Uçağın herhangi bir sorun meydana gelmemesi halinde Türkiye’nin de ileride açacağı ihalede yer alması beklenmektedir Dünyada dijital teknoloji ve yapay zekanın gelişmesi ile çok yeni olarak oluşan diğer bir sınıf da insansız deniz karakol uçağı konseptidir.
MQ-4C Triton
Bu sınıfta kendini kanıtlamış ve aktif görevde olan tek ürün MQ-4C Triton’dur. RQ-4 Global Hawk İHA’nın denize uyarlanmış modelidir. Kanat açıklığı yolcu uçaklarından daha uzun olan bu uçak çok yüksekten, çok uzun menzillerde ve çok uzun süre uçmak için yapılmıştır (60.000 feet yükseklik, 8500 deniz mili menzil, 30 saat havada kalma süresi).
ABD, bu uçağı bireysel olarak görev yapmasının yanı sıra özellikle P-8’lere eşlik ederek tarama alanı süresini ve verimliliğini arttırmak amacı ile tasarlamış ve bu prensibe uygun olarak donatmıştır.
1400 kiloluk görev yükünün ana kısmını, gövdesi altındaki aktif sentetik açılımlı radar, kızılötesi alıcı ve optikler oluşturur. Burada dikkat çeken husus uzun süre çatışma önleme radar ve sistemi üzerinde çalıştıktan sonra başarılı bir uçak olarak elde edilen MQ-4C Triton’ların ağırlıklı olarak P-8 Poseidon uçaklarının tamamlayıcısı olarak görev almaya başlamasıdır.
Bu uçakların çok uzun süre havada kalma ve büyük bir alanı tarama yetenekleri bulunmaktadır (RQ-4’ün SAR radarı ile tek görevde 100.000 km2 alanı taradığı bilinmektedir). Sorunlu bölgelere P-8’den daha fazla yaklaşıp ELINT ve SIGINT ekipmanları ile elektronik izleme ve sinyal bilgisi toplama görevlerinde de fazlası ile kullanılmaktadır. Dünyanın en gelişmiş İHA’larından birisi olmakla beraber aynı zamanda en pahalılarından biridir. İlk prototiplerden biri sonradan eklenen ekipmanlar ile sinyal araştırma görevinde kullanıldığı esnada 20 Haziran 2019’da İran tarafından düşürüldü.
MQ-9B Seaguardian
En yaygın ve sınıfının en iyilerinden olan MQ-9B Reaper’ın en yeni ve en gelişmiş olan deniz karakol modelidir. Şu anda tüm dünyada gösterim uçuşları yapmaktadır. Genelde üzerinde tüm Reaperların önünde olan EO/IR gimbali, çok modlu Sentetik Açıklıklı 360° Deniz Radarı ve bu radardan ayrı bir başka çok modlu radar taşır (havada çarpışmayı önleme amaçlı). Bu sabit yüklerinin haricinde kanat altlarında özel amaçlı podlarda Sonobuoylar, Elektronik sinyal bulucular ve sinyal bilgi analizi amaçlı podları taşıyabilir.
Yüklü olarak 40.000 feet üzeri irtifada 35 saat uçuş süresi ve 5500 deniz mili menzille ulaşabilmektedir. Tüm dünyada yaygın olarak
kullanılan MQ-9 Reaper altyapısını kullanmaktadır. Bu maliyet etkin yaklaşım sayesinde MQ-4C’nin ucuz ve daha basit alternatifi olarak diğer ülkelere teklif edilmektedir. Özellikle Hindistan bu platforma çok ilgi göstermiştir. Üzerinde iki radar bulunmaktadır; birincisi klasik 360° SAR radarı ikincisi ise rotasındaki diğer uçakları görerek kaçınmasını sağlayan navigasyon radarıdır. Bu radar aynı zamanda İHA tarafından yer şekillerini de haritalandırmada kullanılmaktadır. Kanat altlarında podlarda sonobuoylar taşıyabilen ve bunun gösterimini yapmış bir platformdur.
Hindistan’a teklif edilen kontrollü satış modelinin tam görev yüklü halde 14 saat görev uçuş süresi olacağı belirtilmiştir. Bu ilk anda bu tip bir platform için düşük görünse de tam yüklü deniz karakol uçaklarından daha az değildir. Geçtiğimiz sene MQ-9B, ABD’den havalanıp İngiltere’ye 24 saat otonom uçarak inmiştir. Muhtemel havada operasyonel kalış süresi çok daha uzun olacağı düşünülmektedir.
Son geliştirilen modelinde normal bir MQ-9 platformuna bir iki gün içinde podlar ve ekipmanlar takılarak deniz görevlerinde kullanılabileceği belirtilmektedir. Bu model, komşu ülke Yunanistan’ın ilgisini çekmiş ve geçtiğimiz aylarda FLIR takılı modeli ile Ege denizinde deneme uçuşları yapılmıştır.
İncelediğimiz zaman Yunanlıların standart donanımlı MQ-9B satın alıp üzerine takılabilecek podlar ve gövdeye sadece deniz görevleri zamanı monte edilecek ekipmanlar ile kullanma amaçları olduğu görülmektedir. Bu yaklaşım ilk anda çok amaçlılığı arttırmak olarak gibi görünse de bu kadar kompleks dijital altyapısı olan hava araçlarını operasyonel olarak kullanma becerisini ve süresini oldukça kısıtlayacaktır.
IAI – Maritime Heron 1 – Shoval
İsraillilerin son derece başarılı platformu olan Heron üzerinden geliştirdikleri deniz karakol İHA’sıdır. Gövde altında oldukça büyük bir SAR radarı ve önünde Heron’un başarılı EO/IR gimbali bulunur. Pek çok ülkede deneme uçuşları yapmış hatta AB FRONTEX oldukça ilgilenmiştir. Ancak Heron ana sisteminde gösterdiği başarıya satışta gösterememiş bir modeldir, sadece İsrail’in elinde bir ya da iki adet deneme prototipi faaliyet göstermektedir. Üzerinde, radarlarla beraber İsrail yapımı ELINT ve SIGINT ekipmanları bulunur.
2019 yılında sadece fotoğraflarda sonobuoy podları ile gördüğümüz bu uçak genel olarak başarılı elektro optikleri ve büyük SAR radarı ile deniz yüzeyi tarama görevleri amaçlı revize edilmiş bir modeldir.
TUSAŞ ANKA-AKSUNGUR
TAI AKSUNGUR gece/gündüz her türlü hava koşullarında istihbarat, gözetleme, keşif ve taarruz görevlerini gerçekleştirebilen; EO/IR, SAR taşıyan, Sinyal İstihbaratı (SIGINT) yapabilen, faydalı yüklerini ve çeşitli havadan yere mühimmat sistemlerini taşıyabilen Orta İrtifa Uzun Havada Kalışlı İnsansız Hava Aracı sistemidir. 40.000 feet irtifaya çıkabilen ve 40 saate kadar havada kalabilme özellikleriyle en zorlu operasyonların tamamlanabilmesine imkan veren iki adet çift turbo şarjlı dizel PD-170 motoruna sahiptir.
Halihazırda Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) envanterinde bulunan İnsansız Hava Aracı (İHA) ANKA Sistemi ile benzer aviyonik mimariye sahip ve aynı yer sistemlerini kullanan AKSUNGUR, 750 kg yüksek faydalı yük taşıma kapasitesi ile ANKA İHA Sistemi’nin yaklaşık 20.000 saatlik elektronik harp koşulları da dahil en zorlayıcı muharebe koşullarındaki uçuş tecrübesinin üzerine inşa edilmiştir.
AKSUNGUR, mevcut ANKA altyapısından alınan ekipmanlara ek olarak artan kapasitesi ile artık orta sınıf İHA’ların kapasite açısından en üst limitine ulaşmış bir araçtır. Sadece kullanım amacı ile değil pek çok farklı teknolojik göreve yönelik geliştirilmiş ekipmanı ile karşımıza çıkarak sürpriz yapan AKSUNGUR İHA dikkatleri, IDEF’19 kapılarını açtığında dikkatleri üzerine toplamıştı. AKSUNGUR, faydalı yük olarak öne çıkan, ANKA’larda da kullanılan her zamanki güçlü FLIR sistemi ve SAR radarına ek olarak kanat altındaki podlarda taşınmak üzere geliştirilen sonobuoy atıcıları ile denizaltı önlemede de başarılı olacağını kanıtladı. Daha sonra yayınlanan resmi konsept videolarında modern bir deniz karakol İHA’sında olması gereken tüm ekipmanları taşıdığı gözlenen AKSUNGUR’da ELINT ve SIGINT ekipmanları ile çift motoru sayesinde özel gövde ve kuyruk yapısının arkasında MAD sistemi ile diğer İHA’larda olmayan özellikleri de taşıyabileceğini gösterdi. Ayrıca çift motorlu olması bu tip uzun süreli, ufuk ötesi menzil ve yüksek irtifa amaçlı bir uçak için güvenilirliğin ekstra olarak artması anlamına gelmektedir. Sonuç olarak: AKSUNGUR İHA’nın en çok öne çıkan konsepti deniz karakol konseptidir.
Operasyonel kullanılan İnsansız Hava Araçları’ndan sentetik açıklıklı radar (SAR) ve FLIR ile keşif ve gözetleme kabiliyeti olan İHA’lar olarak ABD’li General Atomics tarafından üretilen MQ-9 Predator B ve İsrail IAI tarafından üretilen Heron mevcuttur. Heron ve MQ-9B’nin üreticileri sonobouy taşıyabileceğini belirtmektedir ancak operasyonel faydalı yük olarak kullanan mevcut değildir. Ek olarak ABD’li Northrop Grumman tarafından üretilen MQ-4C Triton İHA’nın su üstü keşif kabiliyeti mevcut iken su altı deniz karakol görevi icra kabiliyeti daha kısıtlıdır. TUSAŞ’ın geliştirdiği ANKA-AKSUNGUR’un deniz karakol konsepti ise (üretilirse) taşıyacağı; sonobouy, MAD , FLIR ve SAR faydalı yükleri ile hem su üstü hem de su altı deniz karakol görevlerine uygun olarak donatılmış olacak. Bu faydalı yük kapasitesi ile Aksungur Deniz Karakol Konsepti’nin (üretilmesi halinde) operasyonel bir rakibi henüz bulunmamaktadır.
Yazar: Kozan Selçuk Erkan
“1975 İzmir doğumlu, İlk ve orta öğrenimini İzmir’de yaptıktan sonra, İstanbul Teknik Üniversitesi Gemi İnşaatı Makine Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldu. 9 Eylül Üniversitesi’nde İşletme Fakültesi’nde yüksek lisansını tamamladı. Savunma projelerinde görev almış olup halen savunma sanayii için üretim yapan firması bulunmaktadır.”