“Flying Wing” tasarımı, aerodinamik verimlilik ve askeri uygulamalar açısından önemli bir yer tutmaktadır ve uçuş performansını artırmayı hedeflemektedir.”
Hakan Torlak
Havacılık teknolojilerinin evrimi, her zaman yenilikçi tasarımlara ve mühendislik çözümlerine dayanmaktadır. Bu bağlamda, “Flying Wing” tasarımı, aerodinamik verimlilik ve askeri uygulamalar açısından önemli bir yer tutmaktadır. Geleneksel uçakların yapısal karmaşıklığını ortadan kaldıran bu özgün tasarım, tek kanatlı bir yapı ile uçuş performansını artırmayı hedeflemektedir.
Bu yazıda, Flying Wing kavramı ve tarihçesi, ilk geliştirilen modelleri, aerodinamik ve yapısal tasarımı, kullanılan malzemeler ve gelecekteki projeleri detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Özellikle, askeri alandaki uygulamaları ve DARPA projeleri gibi yenilikçi girişimler, Flying Wing tasarımının gelecekteki potansiyelini gözler önüne sermiştir. Türkiye’nin bu konseptteki girişimleri ve son olarak Anka-III gibi yeni nesil hava araçları üzerinden savaş ve savunma alanında yaşanan dönüşümlere de değinilmiştir.
Flying Wing Nedir?
Flying Wing (FW – Uçan Kanat) ve harmanlanmış kanat-gövde (Blended-Wing-Body – BWB) tasarımlarının havacılık dünyasındaki yenilikçi yaklaşımlarını keşfederken, bu konseptlerin her birinin sunduğu avantajları ve uygulama alanlarını anlamak büyük önem taşımaktadır. Flying Wing (FW – Uçan Kanat) konsepti, kuyruksuz harmanlanmış kanat-gövde (Blended-Wing-Body BWB) tasarımı ile yakından ilişkilidir. FW konseptinde, tüm gövde tek bir kanat formunda tasarlanır. Kabin, motorlar veya stabilizatörler gibi küçük çıkıntılar bulunabilir ancak temel amaç, hava platformunun geleneksel anlamda belirgin bölümlere sahip olmamasıdır. Bu tasarım, özellikle yüksek manevra kabiliyeti ve çeviklik gerektirmeyen, uzun menzilli bombardıman uçakları gibi görevler için uygundur. BWB tasarımında ise gövde mevcuttur ancak bu gövde kanatlara ayrım çizgisi olmaksızın yumuşak bir geçişle bağlanır. Bazı durumlarda, gövdenin kendisi de kanat görevi görerek bir miktar kaldırma kuvveti sağlar.
Dünden Bugüne Uçan Kanat ve ANKA-III Derin Darbe Uçağı çalışmasının tamamı Defence Turk Dergi 22′nci sayısında.
Çalışmanın tamamını buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.
Teoride, uçan FW ve BWB tasarımı iki farklı konsepti temsil etmektedir. Kafa karışıklığının bir kısmı da pratik açıdan kaynaklanmaktadır. Zira her iki tasarım da aynı soruna cevap vermektedir: bir uçağın nasıl daha verimli hale getirilebileceği. Gövdenin bittiği ve kanadın başladığı noktada açıda ve kalınlıkta hafif bir değişikliği fark etmek kolay değildir. Bu nedenle, “flying wing” terimi, kuyruksuz herhangi bir BWB tasarımıyla kolayca karıştırılmaktadır.
Airbus hava yolculuğunu devrim niteliğinde değiştirmesi beklenen fütüristik proje olan MAVERIC’i tanıtmıştır. Bu, açıkça bir BWB tasarımıdır. Şirket tarafından kullanılan ana tanıtım görselinde “Flying wing demonstrator” yazmaktadır. Airbus, kuyruksuz BWB tasarımlarını “Flying Wing” olarak adlandırıyorsa, belki de bu terimi biraz eksik kullanmak çok da büyük bir hata sayılmayacaktır. Mükemmel ve verimli hava platformu arayışı, 20. yüzyılın büyük bir bölümünde süregelen bir mücadele olmuştur. İnsanların aerodinamiğin fiziksel kuvvetlerini anlama mücadelesi, yalnızca ekonomik açıdan değil, aynı zamanda insan hayatı açısından da maliyetli olmuştur. Geliştirme ve test aşamalarında, uçak tasarımcıları ve üreticileri her zaman kaldırma, ağırlık, itki ve sürükleme gibi temel kuvvetlerle başa çıkmak zorunda kalmıştır. Flying Wing konsepti de, insanın uçuş makinelerinde mükemmelliği arayışında birçok benzer nedenle düşünülmüş, geliştirilmiş ve evrilmiştir.