Uluslararası Silahlı Çatışmalar Hukuku; savaşta uygulanacak yöntemler, kullanılacak silahlar, sivillerin ve savaş esirlerinin durumu gibi konuları kapsayan ve bugün uluslararası hukukun bir alt dalı olarak niteleyebileceğimiz alandır. Alana dahil kurallar; insanlık tarihi boyunca yaşanan savaşlardan, yıkımlardan ve vahşetlerden çıkarılan dersler sonucunda oluşturulmuş örf – adet kuralları ile ilgili alan dahilinde, değişen teknolojinin getirdiklerini de gözeterek oluşturulan antlaşma metinlerinden oluşmaktadır. Bu doğrultuda savaşın daha insani sınırlarda tutulması, yaşanacak acıların ve yıkımların önlenmesi ya da sınırlanmasının Uluslararası Silahlı Çatışmalar Hukuku’nun ana amacını oluşturduğunu belirtebiliriz. Bu çalışmamızda, ilgili antlaşma metinlerine ve örf – adet kurallarına odaklanmayı ve bunların ayrıntılarına fazla boğulmadan, doğrudan, Azerbaycan – Ermenistan Savaşı sırasında yaşanan ihlaller üzerinden bir değerlendirmeye gitmeyi tercih ediyoruz. Böylece daha kısa ve açık değerlendirmelerin okuyucuların dikkatine sunulabileceğini değerlendiriyoruz.
1. Uluslararası Silahlı Çatışmalar Hukuku
Uluslararası Silahlı Çatışmalar Hukuku’nun savaşta kullanılacak yöntemler açısından sahip olduğu dört temel ilkeden söz etmek gerekmektedir. Bu ilkeler; gereksiz acılara sebep olmama ilkesi, ayrım gözetme ilkesi, sadakat ilkesi ve çevre üzerinde ağır sonuçlar doğuracak savaş yöntemlerinin yasaklanması ilkesi şeklinde sıralanabilir.
Gereksiz acılara sebep olmama ilkesi; savaş sırasında kullanılacak olan yöntemler ve silahların ayrı ayrı değerlendirilmesini gerektiren ve askeri hedefe ulaşılması açısından yararı olmayacağına kanaat getirilen silah ve yöntemlerin, kullanılması ve uygulanmasının yasaklanması ilkesidir. Bu doğrultuda, devletlerin orduları, tahrip çapı gereğinden büyük olan ve kullanılması durumunda askeri hedeflere ulaşılması açısından herhangi bir yarar sağlamayan silah ve teknolojileri kullanmamakla yükümlüdürler. Söz konusu silah ve teknolojiler arasında pek çok kimyasal ve biyolojik silah yer almaktadır.
Ayrım gözetme ilkesi; askeri hedefler ile sivil hedefler arasında ayrım yapılmasını ve savaş taktiklerinin buna uygun olacak şekilde belirlenmesini gerektiren ilkedir. Askeri ve sivil hedef ayrımı gözetmeksizin kullanılan silah sistemleri veya doğrudan sivil yerleşimlerin hedef alındığı saldırılar, bu ilkenin açık ihlalini oluşturmaktadır. Kitle imha silahlarından sayılan orta – uzun menzilli balistik füzeler, bu ilke doğrultusunda kullanımı kısıtlanan silah sistemlerindendir.
Sadakat ilkesi; savaş alanlarında süren çatışmaların daha adil / dürüst ya da “insancıl” biçimde sürdürülmesini amaçlayan ilkedir. Her ne kadar söz konusu edilen olgu savaş olsa da savaşın özneleri insanlardır. Dolayısıyla savaş sırasında tarafların birbirlerine belli konularda çeşitli müsamahalar göstermesi zaruridir. Bu doğrultuda sağlık görevlilerine, insani yardım taşıyan konvoylara, Kızılay veya Kızılhaç simgelerini taşıyan araçlara saldırılmaması savaşın tarafı devletlerin ordularından beklenmektedir. Ancak orduların sorumlulukları bunlarla sınırlı değildir. Aynı zamanda, savaşın tarafı olan ordulardan, taktik kazanımlar elde etme amacıyla söz konusu simgeler ve bu simgeleri taşıyan araçların kullanılmaması da beklenmektedir. Sözünü ettiğim ikinci durumdan doğan sorumluluğun ihlalinin tespiti halindeyse, ilgili simgeleri taşıyan araçlar ve sağlık görevlisi kılığındaki personelin dokunulmazlığı kalkmış olacaktır.
Çevre üzerinde ağır sonuçlar doğuracak silah ve savaş yöntemlerinin yasaklanması ilkesi; küresel, bölgesel ve yerel ekolojik dengeler açısından geniş çaplı zararlara sebebiyet veren ve verdiği zararların telafisi uzun yıllar alan ya da telafi edilemeyen silah ve savaş yöntemlerinin kullanılmasını yasaklayan ilkedir. Bu ilke doğrultusunda boğazları kapatmak için petrol dökülmesi, yapay yağmur teknikleri gibi yöntemlerin kullanılmaması beklenmektedir.
2. Ermenistan Tarafının İhlalleri
Buraya kadar anlatılanlardan anlaşılacağı üzere Uluslararası Silahlı Çatışmalar Hukuku kapsamında taraf devlet ordularından, savaş sırasında karşı tarafın ordularını zayıflatmak için gerekli olan kuvvet oranının tespiti ve bu üst sınırın aşılmaması beklenmektedir. Ancak zaman zaman orduların “askeri gereklilikleri” ileri sürerek bu sınırları aştığı da bilinmektedir. Bu noktada Azerbaycan – Ermenistan Savaşı üzerinden bir soru soracak olursam: Gence veya diğer şehir ve beldelere balistik füze ve topçu atışları ya da savaş alanında taktik kazanım sağlamak amacıyla Kızılhaç simgesi taşıyan araçlara silah kulesi yerleştirilmesi nasıl birer askeri gereklilik olarak görülmektedir? Kanımca burada bir askeri gereklilik tespitine kalkışmak Uluslararası Silahlı Çatışmalar Hukuku açısından son derece zarar verici olacaktır ve içinin boşaltılmasına zemin hazırlayacaktır. Dolayısıyla askeri gereklilik gerekçesiyle hukuk kurallarına getirilen sınırlamaların, Uluslararası Silahlı Çatışma Hukuku ilkelerinin hepsi için aynı oranda geçerli olmadığını ve bazı ilkeler kapsamında getirilen kuralların “mutlak” olarak algılanması gerektiğini söylemek mümkün gözükmektedir. Örneğin, askeri ve sivil hedef ayrımının gözetilmesi, esir alınan askerlere işkencenin yasaklanması ya da savaş alanındaki yaralıların tahliyesi ilkeleri açısından çeşitli istisnai durumların olduğunu söylersek Uluslararası Silahlı Çatışmalar Hukuku’nun ne kadar anlamsız bir hale geldiğine hepimiz tanık oluruz.
Ancak görüyoruz ki Ermenistan tarafı Uluslararası Hukuk normlarını ihlal etmekte bir sakınca görmüyor ve geçmişte Karabağ’ı işgal ederken gösterdiği anlayışı, bu kez de yenilirken sürdürmeye devam ediyor. Gence’de günlük yaşamlarını sürdüren insanların Ermenistan tarafından fırlatılan balistik füzelerle vurulması hiçbir şekilde askeri gerekliliklerle açıklanamaz. En temelde, yaşanan savaş coğrafi anlamda sınırlandırılmış bir savaştır ve Karabağ sınırlarının dışına taşırılması askeri hedef ve çıkarlar açısından doğrudan bir yarar sağlayamaz. Dolayısıyla hedeflenen askeri fayda ile neden olunan kayıplar açısından açık bir orantısızlık durumu söz konusudur. Bu da askeri gereklilik gerekçesinin ileri sürülemeyeceğinin göstergesi niteliğindedir.
Video footage of another seized military equipment of the enemy.#KarabakhisAzerbaijan#StopArmenianTerror#ArmenianTerrorism#LongLiveAzerbaijan#LongLiveAzerbaijanArmy pic.twitter.com/BiX8XBpzQO
— Azerbaijan MOD (@wwwmodgovaz) October 22, 2020
Ermenistan tarafı doğrudan askeri hedef – sivil hedef arası ayrımları ortadan kaldıran tavrıyla açık bir Uluslararası Silahlı Çatışmalar Hukuku ihlaline neden olmuştur. Ne var ki bu ihlal, Ermenistan tarafının gerçekleştirdiği tek ihlal konumunda değildir. Bir başka ihlal durumu olarak karşımıza, Ermenistan’ın üzerinde Kızılhaç simgesi olan zırhlı ambulans araçlarına silah kulesi takılması olayı çıkmaktadır. Sadakat ilkesi gereğince savaşın tarafı orduların yaralılarını ve ölülerini tahliye etmesine izin verilmesi amacıyla çeşitli çatışma hukuku kuralları mevcuttur. Bu doğrultuda yaralı veya ölü ordu personellerinin tahliyesi işlemi, üzerinde Kızılay ya da Kızılhaç simgesi olan araçlarla yapılabilmektedir. Bu sırada her iki taraf ordusunun söz konusu araçlara yönelik saygılı olması ve en küçük taciz ateşi dahil hiçbir tür hasarın sağlık personeline yöneltilmemesi beklenmektedir. Ermenistan tarafı ise bu kurallardan doğan haklarını kötüye kullanmayı tercih etmiştir. Üzerinde Kızılhaç simgesi olan araçlarına yerleştirdiği silah kulesi aracılığıyla, zarar görmesi yasak olan bu araçların birer tehdit unsuruna dönüşmesine neden olmuştur. Söz konusu araçların bu şekilde çatışmalara katılması ise bunları askeri hedef haline getirdiğinden Azerbaycan açısından bu araçların imhası durumunda bir çatışma hukuku ihlali oluşmamaktadır. Ancak böyle araçların çatışma sırasında bir kez taktik kazanımlar amacıyla kullanılması durumunda, savaş boyunca yaralı ve ölü personel tahliyesi işlemlerinin sürekli bir şüphe uyandıracağı ve daha büyük gecikmelere neden olunacağı açıktır. Ermenistan açıkça her iki taraf ordusu açısından da istenmeyecek olan böylesi bir durumun oluşmasının da sorumlusu konumundadır.
Referanslar
Yusuf Aksar, Teoride ve Uygulamada Uluslararası Hukuk –II, 4. basım (Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2017).
Kenan Dülger, Devletin Uluslararası İnsancıl Hukukun İhlalinden Doğan Sorumluluğu (İstanbul: Beta, 2015).
Gökhan Güneysu, “Askeri Gereklilik İlkesi ve Uluslararası İnsancıl Hukuk”, Ankara Barosu Dergisi 4 (2012).
İlgili Olarak
Ermenistan uluslararası hukuku çiğneyerek “yeniden” savaş suçu işlemekte
YTÜ Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler 4. Sınıf öğrencisi. Savunma politikaları ve savunma sanayii meraklısı. Türkiye-ABD ilişkileri özelinde Türk Dış Politikası araştırmacısı.