“Mevcut füzeler ile aynı boyutlarla daha geniş kabiliyetlerin edinilmesinde alt sistem seviyesinde minyatürizasyonun söz konusu olduğu da göz önünde bulundurulmalıdır.”
Kaan Azman
Başlarda makineli tüfekler ve otomatik toplar ile yapılan hava muharebeleri, hava-hava füzelerinin dünya harp tarihi sahnesine katılmasıyla köklü değişimlere uğramıştır. Önceki dönemlerde manevra kabiliyeti ve uçakların makineli tüfek atışlarına karşı dayanmadaki yeterliliği üzerinden şekillenen savaş uçağının hava muharebelerindeki üstünlük kriterleri, hava-hava füzelerinin kullanılmaya başlamasından sonra yerini farklı kriterlere bırakmıştır. Bahse konu kriterlere örnek olarak savaş uçağının kullandığı hava-hava füzelerini güdümlemedeki yeterliliği ve hava-hava füzelerine karşı kendini koruma kabiliyeti verilebilir. Yol açtıkları köklü değişimden bu yana hava-hava füzeleri geçirdikleri değişimlerle de doktrinlerde önemli değişikliklerde etkili olmaya devam etmektedir. Gelişen güdüm sistemleri, elektronikler ve itki teknolojisindeki yenilikler yeni bir yarışı başlatmıştır.
Hava-Hava Füzelerinin Dünden Bugüne Gelişimi
2. Dünya Savaşı’nı takip eden yıllarda ortaya çıkan ilk örnekler ABD ve SSCB tarafından geliştirilmiştir. AIM-4 Falcon[I] ve Kaliningrad K5[II] hava-hava füzesi örnekleri IR (Kızılötesi), Radar bazlı Beam Riding tipi ve Yarı Aktif Radar (İngilizce kısaltması SAR-Semi Active Radar olarak geçmektedir) güdüm prensiplerini benimsemiştir. Bu füzelerin 60 ila 80 kilogram arasında bir ağırlığa sahip olmasına karşın menzilleri 10 kilometrenin üzerine çıkmamaktaydı. Ayrıca güdüm konusunda da birçok önemli sorunu olan ilk hava-hava füzelerinin arayıcı başlıklarının dar arama açıları ve soğutma gibi sorunları bulunmaktaydı. Örneğin AIM-4 Falcon füzesinin arayıcı başlığındaki soğutma süresi ve dar görüş açısı gibi sorunlar çoğu zaman hedeflerin füze ateşlenmeden önce veya ateşlendikten sonra menzil dışına çıkması gibi durumlara yol açmıştır[III].
Sonraki nesillerde ise başlarda ortaya çıkan sorunlar önemli ölçüde giderilip, yeni güdüm teknikleri geliştirilirken hava-hava füzelerinde güdüm ve menzile göre gözle görülür bir rol paylaşımı ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu kapsamda ortaya 3 sınıf çıkmıştır:
- Kısa Menzilli: IR güdümlü ve manevra kabiliyeti yüksek olan yakın mesafelere optimize edilmiş hava-hava füzeleridir.
- Orta Menzilli: Genellikle RF güdümlü ve görüş ötesi menzilli hava-hava füzeleridir. AIM-7 Sparrow AIM-120 AMRAAM, R-27 ve R-77 başlıca örneklerdir. Yarı Aktif Radar güdümü yerini döngüde daha fazla bağımsızlık sağlayan Aktif Radar güdümüne bırakmıştır.
- Uzun Menzilli: Ağırlığı 500 ila 600 kilogramı bulabilen ve daha çok Soğuk Savaş yıllarında görülen, göreve adanmış tasarımlar olarak nitelendirilebilecek önleme uçaklarında kullanılan hava-hava füzeleridir. Son derece uzun menzillerine ve yüksek hızlarına rağmen (ABD menşeili AIM-54 Phoenix ve R-33; 200 km üzeri menzil ile 5 Mach’a yakın hızlara ulaşabiliyordu) ağır ve maliyetli olmalarından dolayı günümüzde tercih edilmemektedir.
Günümüzden Geleceğe Hava-Hava Füzeleri çalışmasının tamamı Defence Turk Dergi 10′uncu sayısında.
Defence Turk Dergi’ye online ve basılı olarak erişmek için tıklayınız.
Angajman boyunca aydınlatma gerektiren ve bu açıdan hem vuruş oranlarını hem de platformun bekasını etkileyen Yarı Aktif Radar güdümü yerini füzenin ara safhada platformdan girdi alıp terminal safhada kendi radarıyla güdümlendiği Aktif Radar güdümüne bırakmıştır. Hedefi düşük çözünürlükle bir sinyal gibi gören ve dolayısıyla flare gibi aldatma tedbirlerine karşı büyük oranda zaafı olan IR güdüm ise yerini hedefin net görüntüsünü de vermesinden dolayı aldatmaya karşı çok daha dayanıklı ve daha bağımsız çalışabilen IIR (Görüntüleyici Kızılötesi) güdüme bırakmıştır. Günümüze giden yolda kazanılan bir diğer önemli kabiliyet ise Data Link sayesinde füzenin güdümünü diğer platformların da icra edebilmesi olmuştur. Söz konusu gelişmeler, modern örnekler olarak da tabir edebileceğimiz hava-hava füzelerini ortaya çıkarmıştır. Karmaşık bir teknoloji olması dolayısıyla dünyada sayılı ülke bu alanda istikrarlı bir şekilde çalışma yürütebilmektedir. Ülkelerin teknolojik altyapılarına ve belirlediği taktiklere göre geliştirdikleri hava-hava füzeleri güdüm ve itki prensibi bakımından bir dizi farklılıklara sahiptir.
Modern hava-hava füzelerinde öne çıkan konular füzenin sınıfına göre değişiklik göstermektedir. Görüş ötesi hava-hava füzelerinde menzil, kinetik performans/menzil oranı ve arayıcı başlık performansı öne çıkarken; görüş içi füzelerde manevra kabiliyeti, aldatma tedbirlerine karşı direnç ve geniş hedefleme açısı öne çıkmaktadır. Görüş ötesi füzelerde azami menzil her ne kadar önemli olsa da operasyonel şartlarda asıl belirleyici faktörlerden biri de menzile göre kinetik performanstır. Bunun başlıca sebebi düşman uçağının füzeyi tespit ettiği zaman füzenin mevcut enerjisini boşa harcatmak için sert manevralara başvuracak olmasıdır. Bu duruma bir çözüm olarak çift darbeli roket motorları ve ramjet itki sistemi öne çıkmaktadır. Çift darbeli roket motoru ilk ateşlemeye ek olarak terminal safhada başlatılan ikinci bir ateşlemeye sahiptir. Terminal safhada yapılan ikinci ateşleme füzeye ek enerji, dolayısıyla arttırılmış vuruş olasılığı sunmaktadır. İsrail’in Python füzesinden türettiği I-Derby ER çift darbeli roket motoru sayesinde ilk sürüme göre önemli bir etkili menzil artışı elde etmiştir[IV].
Yakın dönemde savaş uçaklarının radar kesit alanının önceki nesillerdekine göre önemli derecede azalması ve karşı tedbirler konusunda -özellikle karıştırma- ilerlemesi radar arayıcı başlıklarda da bazı geliştirmelere ihtiyaç olduğu kanaatini doğurmuştur. Bu konuda günümüzde sık tercih edilmeyen bir örnek olsa da AESA radar arayıcı başlıklar hem yüksek hassasiyet hem de karıştırmaya dayanıklılık gibi avantajları sebebiyle öne çıkmaya başlamıştır.
Yazının devamı için lütfen giriş yapın veya kaydolun