“İleriki dönemlerde milli hak ve menfaatlere yönelik tehdit algılamalarının sadece askerî değil ekonomik, sosyal, teknolojik ve demografik vb. olacağı açıktır.”
Dr. Kağan Aktürk
Araştırmacı Yazar
Tarih boyunca bireylerin mal ve can gibi maddi ya da özgürlük gibi manevi varlıklarının iç ve dış tehditlere karşı savunulması başta devletler olmak üzere tüm siyasi oluşumların ana amacı olmuştur. Bu görevin layığı ile yerine getirilebilmesi için devletler, her türlü milli güç unsurundan yararlanarak ileriye dönük kuvvet, silah, tesis gibi unsurlara ilişkin savunma planlamaları icra etmişlerdir. Bu bağlamda savunma planlaması; devletlerin silahlı güç unsurunu kullanarak çevrelerindeki tehditler ile başa çıkabilmeleri, çatışma dışındaki farklı görevleri icra edebilmeleri ve değişen güvenlik ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri maksadıyla askerî yetenekler ile esnek kuvvet yapıları oluşturmak için kullanılan stratejik bir karar verme sürecidir.[I]
Ancak daha önceki farklı makalelerde ifade edildiği üzere genel kabulün aksine savunma planlaması, sadece askerleri personelin ilgi alanı değildir. Sonuçlarından birebir etkilenen siyasi otorite mensuplarından, toplumsal önderlere ve savunma sanayii çalışanlarına kadar toplumun tüm bireylerinin kamu kaynağı kullanan savunma planlaması unsurlarını bilmesi zorunludur. Örneğin silahlı kuvvelerin ihtiyaçlarının doğru analiz edilmesi ve dost, müttefik ülkeler nezdinde ihracatının yapılabilmesi maksadıyla savunma sanayii için savunma planlamasının öğrenilmesi hayati öneme haizdir.[II]
Diğer yandan savunma planlaması için tarih boyunca çok farklı usuller denenmiş; hatta sosyal, fen ve mühendislik gibi bilimlerinden fazlasıyla yararlanılmıştır. Savunma planlaması sistem ve yaklaşımlarının tam olarak anlaşılması ancak söz konusu tarihsel sürecin doğru olarak bilinmesine bağlıdır. Çünkü tarihsel süreç içinde kullanılan yaklaşımlar zamanın içinde yok olmamış ya popüler olan yenilerinin içinde kendine farklı bir yer bulmuş ya da daha etkin hale gelerek değişik bir isimle anılmışlardır.
Özellikle 20.yy içinde savunma planlamasına en büyük karşılıklı katkı, aralarındaki farklara rağmen üniversiteler ve bilimsel danışmanlık şirketlerince geliştirilen strateji literatüründen sağlanmıştır.[III] Bugün, tarihteki gelişim süreci incelendiğinde savunma planlamasının ilk başladığı noktadan çok daha farklı bir anlamsal düzlemde ilerlediği görülebilir. Bu bağlamda gelişim süreci detaylı olarak incelendiğinde savunma planlamasının gelecekte ulaşacağı hedefler rahatlıkla tespit edilebilir.
Savunma Planlamasının Strateji ile Etkileşimi çalışmasının tamamı Defence Turk Dergi 8’inci sayısında.
Defence Turk Dergi’ye online ve basılı olarak erişmek için tıklayınız.
Tarihsel Süreç
Latincede “stratos” ya da “stragos” olarak adlandırılan bir çeşit hakim ya da generalin yolu olduğu düşünülen “strateji” kavramı, TDK Sözlüğünde; “bir ulusun veya uluslar topluluğunun, barış veya savaşta benimsenen politikalarına en fazla desteği vermek amacıyla politik, ekonomik, psikolojik ve silahlı güçleri bir arada kullanma bilimi ve sanatı” olarak tanımlanmaktadır.[IV] Hâlbuki strateji kavramı askerî literatürde ünlü filozof Sun Tzu (MÖ 500) döneminden beri bilinen bir düşünce sistematiğidir.[V]
Özü itibarıyla Uzak Doğunun kadim savaş kültürü ve Taoist geleneği ile harmanlanan strateji kavramları daha önce de var olmalarına rağmen Çin’in Savaşan Beylikler döneminde (MÖ 480- MÖ 221) bugünkü asıl anlamına kavuşmuştur. Sun Tzu tarafından kaleme alınan ve yaşamsal problemlere ilişkin en üst düzey yetkililerce verilen yapısal kararlara ilişkin prensipler, tarihteki ilk strateji kuramları olarak kabul edilir. Düşünürün alınan kararlarda insanın ve doğanın fiziksel gerçekliğinin, toplum psikolojisinin ve politikanın analizine dayanan sistemsel yaklaşımı, sadece siyaset ve askerî bilimlerde değil günümüzde de iş dünyasında, hatta insanoğlunun varoluşsal gelişiminde bile önemli bir yer tutmuştur.
Yazının devamı için lütfen giriş yapın veya kaydolun