İnsansız sistemlere tarihsel açıdan bakıldığında pekte yeni sistemler sayılmazlar. Ancak 1900’lü yılların büyük bölümünde insansız sistem çalışmaları teknolojik yetersizlik veya yüksek maliyet engeline takıldı. Günümüzde, yani teknolojik gelişim ve asıl maliyetin “insan” olduğu dönemde insansız sistemler “otonom” terimi ile öne çıkmaya başladı. İnsansız sistemler hususunda özellikle hava araçlarında sağlanan büyük ilerleme karaya da yansımaya başladı. Günün konusu olarak insan faktörünün en çok yara aldığı sıcak çatışmanın olduğu ön/ ileri cephe unsurlarına yönelik kara araçları ilgiyi kendine çekiyor. Ancak şimdiden üzerine düşülmesi, günümüz ve gelecek noktalarının hesaplanıp düşünülmesi gereken diğer insansız sistem konusu ise muharebe destek unsurları. Bunun ilk yansıması olarak yaralı tahliyesi ve gerektiğinde mühimmat transferi için kullanılabilecek görece basit insansız kara araçları (İKA) ortaya çıktı. Ancak temelde bu araçlarda ön cephe için tasarlanmış araçlar olarak ortaya çıkıyor. Muharebe desteğini lojistik ve ateş desteği olarak ikiye ayırırsak. Lojistik kısmı görece daha basit ancak ateş desteğinde işler biraz daha karışıyor.
Ateş destek unsurları üzerine somutlaştırma; KMO
Sahalarda en çok kullanılan ve kullanılmaya da devam edecek olan Kundağı Motorlu Obüs (KMO) sistemlerinin bu hususu değerlendirme konusunda en uygun seçenek olduğunu düşünüyorum. KMO’lar Asıl olarak çoklu atışlar ile hedefi baskı ateşi altına almak veya sabit/düşük süratli hedefleri yok etmek için kullanılıyorlar. KMO’ların hala yoğun kullanımındaki temel sebeplerden biri maliyet etkin olmaları. Bunun yanı sıra KMO’lar için de güdümlü ve daha komplike mühimmatlar geliştirildi ve geliştirilmeye devam ediyor. Öyle ki Norveç menşeli bir Nammo firması menzili 100 kilometreye kadar çıkabilen ramjet itki destekli güdümlü bir mühimmat üzerine çalışıyor. Tabii bu mühimmatların değerlendirmesi uzun olacağı için ayrı yapılması gerekiyor ki bir başka yazı dizisinde buna değineceğim. Ancak temel husus yine değişmiyor maliyet etkin olması sebebiyle roket ve füzelerin, ya da güdümlü roketlerin bile ortaya çıktığı piyasada KMO’lar kendilerine yer buluyor hatta sahada piyasadakinden daha çok yer tutuyor. Konuyu biraz dağıttım gibi ama hemen toparlayalım. Etkinliğini önemli ölçüde maliyet ve pratiklikten alan bu sistemlerin insansızlaşması günümüz/gelecekte ne gibi yarar sağlar? Ya da sağlayabilir mi?
Ön cephede savaş sürerken görece daha güvenli noktalardan ateş desteği veren KMO’ların insansızlaşması ilk bakışta mantıksız gelebilir. Ancak en azından değerlendirilmeye alınmalı. İnsansızlaşmanın KMO’lar üzerinde getireceği en önemli iki dezavantaj, KMO’ların mevcut sahada ki en önemli iki avantajını elimine ediyor.
a. Maliyet
Belirttiğim üzere KMO’ların maliyet etkin çözüm olması tercih edilmelerinde ki önemli bir unsur. Tabii bu maliyet etkinlik elbette göreceli, çekili obüs sistemleri yine maliyet anlamında KMO’lardan daha etkin çözüm olabiliyor bazı durumlarda. Bu sebeple değerlendirmeler her şartta aynı sonucu vermiyor.
KMO’ların birçoğu 4-6 kişilik mürettebat tarafından kullanılıyor. Mürettebat husunda düşündüğümüzde, özellikle modern sistemler kullanılan ordularda mürettebat eğitim maliyetleri çok yüksek. Günümüzde İHA, drone ve ATGM tehditlerinin geldiği nokta değerlendirildiğinde muharebe destek unsurlarına yapılabilecek saldırı oran ve tehditleri ciddi bir biçimde artış gösteriyor. Nitekim Fırat Kalkanı Harekatı öncesinde sınırda T-155 Fırtına obüsümüz ATGM ile vurulmuştu. Olay üzerine değerlendirme yapıldığında belki farklı tespitlerde ortaya çıkabilir ancak olay sadece 5km menzilli ATGM tehdidinden ibaret değil. Drone’lar bu gün KMO gibi hedeflere saldırı amacıyla kullanılmıyor ancak teknoloji hızlı gelişiyor ve asimetrik unsurlar teknolojiye düzenli ordulardan dahi daha hızlı adapte oluyorlar. Spike NLOS tarzı menzili 25 kilometreye çıkabilen nokta atışı yapan sistemlerin getireceği tehlikelerde göz önüne alındığında KMO’ların günümüzde daha da çok tehlike altında olduğunu düşünmek pek hatalı olmayacaktır. Bu noktada personelin mali boyutu bir yana eğitildiği süreç ve insan olarak manevi değeri düşünüldüğünde dahi önem kazanan bir konu olarak karşımıza insansızlaşma çıkıyor. Tehlike boyutunun yanı sıra araçtan insan faktörünün çıkarılması ile insanın kapladığı alandan bir miktar tasarruf edilmesi veya o alanın insansızlaştırma ve otomasyon birimlerine ayrılması, uygun bir şekilde yapıldığında araçla alan tasarrufu ve ağırlık tasarrufu sağlanabilir. Ağırlık tasarrufu önemli ölçüde sağlanabilirse lojistik açıdan da ciddi tasarruf girdisi sağlanabilecektir.
Mühimmat ikmal ihtiyacını tamamen makineleşme ile sürücüyü de otonom bilgisayar sistemi sağlayabilir sonrasında tank komutan ve nişancısını bilgisayar desteği ile tek bir kişiye düşürdüğünüz takdirde. 4-6 mürettebatı olan KMO 1 kişilik mürettebat ile görevini gerçekleştirebilir. Tabii bu değerlendirmeler aslen bir konsept düşüncedir. Net bir düşünce olabilmesi için, mürettebat giderleri, teknolojik yeterlilik, teknoloji maliyeti, lojistik maliyet gibi bir çok parametrenin rakamlar ile bilinmesi gerekiyor.
b. Uygulama Konsepti
Burada yer olana otonom terimi ile aslında aracın şoförünün yerini yapay zekâ ile aracı belirtilen yere en uygun rotadan götürecek ya da belirlenen rota üzerinden gerekli hız, manevra gibi girdileri ayarlayabilecek bir bilgisayardan bahsediyoruz. Mühimmat yükleme ve barut hakkının ayarlanması gibi konular makineleşme ile çözümlenecektir. KMO komutan ve nişancısı otomasyona, yapay zekaya bırakılamayacak kadar önemli bir konumda. Bu noktada yapılabilecek şey, komutan ve nişancıyı tek kişide toplamak üzere çok gelişmiş atış kontrol sistemi, buna uygun hedefleme ve hedef takip yapabilen aynı zamanda sahada bulunan asker, drone, İHA gibi unsurlarla anlık iletişim kurma yeteneği bulunan KMO bilgisayarı tasarlamak. Bahsi geçen sahadan anlık iletişim hususu güncel insanlı obüs sistemleri için de çok büyük avantaj sağlayacaktır. Nitekim bu kabiliyet teorik olarak bulunuyor. TUSAŞ tarafından geliştirilen ANKA-S İHA sahadaki birliklere 50km menzilden anlık görüntü aktarımı yapabiliyor. Bu kabiliyet diğer insansız hava araçlarının da dahil edilmesi ile birlikte KMO’lara uygulandığında anlık takip ile yapılan atışlar çok ciddi bir kabiliyet kazanımı ve gerektiğinde aracın kendi güvenliği içinde durumsal farkındalık sağlanacaktır. KMO’ların birlik olarak intikal ve hedefe atışı halinde (ki genel olarak 2-3-4-5’erli takım olarak görev yapıyorlar) kontrol mekanizmalarının ortak bir alanda sağlanması ile canlı bir şekilde iletişim koordinasyonu arttıracaktır. Uygulama konsepti düşünüldüğünde aslında İnsansız KMO fikri, KMO’ların daha ulaşılabilir ve basit olması durumunu ciddi bir biçimde elimine ediyor ancak sağlayacağı kazanımlarda su götürmez bir gerçek.
Tüm bu değerlendirmeler ele alındığında aslında ortaya çıkan durum şu; İnsansız geliştirilecek KMO sistemlerin (şimdilik) doğrudan insanlı sistemlerin yerini alması mantık çerçevesinde pek mümkün değil. Ancak güncel teknoloji seviyesi ile birlikte getireceği ciddi yararlar mevcut. İnsansız KMO’lar için en azından fizibilite çalışmalarının yapılması, getiri ve götürülerinin konseptin ötesinde teknik detay ve somut veriler üzerine düşünüp değerlendirilmesi geleceğe göz kırpacak ve diğer fikirler için ayakları yere basan bir başlangıç olacaktır. Ya da bu tarz fizibilite çalışmaları ile eldeki ürünler üzerine inşa edilebilecek hibrit sistemler ortaya çıkartılabilecek ve bu sistemlerin rekabetçiliği daha yukarı taşınacaktır.
DefenceTurk
Defence Turk Genel Yayın Yönetmeni. Kocaeli Üniversitesi Bilgisayar Programcılığı mezunu ve amatör fotoğrafçı. Teknoloji, otomotiv ve uluslararası ilişkiler meraklısı. Savunma sanayii araştırmacısı.