NATO (North Atlantic Treaty Organization)’nun kuruluş gayesini anlamamız ve süreç içerisindeki gelişmeleri ve şartları doğru okumamız; NATO’nun stratejik konseptlerindeki değişiklikleri doğru analiz etmemizi sağlayacaktır. NATO ile ilgili olarak yapılan önceki çalışmamız “Dünü, Bugünü ve Yarını ile NATO: Oluşum Süreci”ni eğer okumadıysanız buradan ulaşabilirsiniz.
NATO’ya Giden Yol..
Birinci çalışmada da değinildiği gibi Birleşik Devletler, Sovyet Rusya’nın yayılmacılığını kısıtlamak için çevrelenmesine yönelik adımlar atmak istiyordu. Bu bağlamda İngiltere ve Fransa arasında imzalanan Dunkirk Antlaşması da önemli bir adımdır. 1948’de gerçekleşen Prag darbesi ile Avrupa ülkeleri aranılan sebebi bulmuş ve akabinde; İngiltere, Fransa ve BENELÜKS ülkeleri ortak savunma antlaşması olan Brüksel Antlaşması (17 Mart 1948) imzalanmıştır. 11 Haziran 1948’te Amerikan senatosu tarafından kabul edilen Birleşmiş Milletler’in 51. madde tasarısı (bireysel toplu müdafaa hakkı), NATO’ya giden yolu açmış, Brüksel Antlaşması’nın tarafları ile Birleşik Devletler, Kanada, İtalya, Danimarka, Norveç, Portekiz ve İzlanda’nın 4 Nisan 1949’da imzaladıkları Kuzey Atlantik Antlaşması ile NATO kurulmuş oldu (yürürlüğe giriş tarihi 24 Ağustos 1949’dur).
***BENELÜKS: Belçika, Hollanda ve Lüksemburg’un coğrafî olarak birlikteliğini anlatan, siyasî ve resmî bir iş birliği temeline oturan birliktir. Ad, üç ülke adının ilk seslerinden oluşur bir tür kısaltmadır.
Brüksel Antlaşması imzacıları, güvenlik garantilerine ve karşılıklı taahhütlere dayalı bir Kuzey Atlantik İttifakının ihdası amacıyla, Birleşik Devletler ve Kanada ile müzakerelere başlamıştır. Sürece Danimarka, İzlanda, İtalya, Norveç ve Portekiz de davet edilmişler ve neticede NATO’yu kuran Kuzey Atlantik Antlaşması 12 ülke tarafından Nisan 1949’da imzalanmıştır. 1952’de ülkemiz ve Yunanistan, 1955’te Almanya ve 1982’de İspanya ittifaka üye olmuştur. NATO, Soğuk Savaşın sona ermesine müteakip üç genişleme dalgası yaşamıştır: 1999’da Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Polonya, 2004’de Bulgaristan, Estonya, Letonya, Litvanya, Romanya, Slovakya, Slovenya, 2009’da ise Hırvatistan ve Arnavutluk NATO’ya üye olmuştur.
NATO’nun Stratejik Konseptleri
Stratejiler, uluslararası sistemdeki tüm aktörlerin güvenliklerini sağlamak üzere geliştirdikleri uzun dönemli politikalar ve hedefler bütünü olarak tanımlanabilir. Uluslararası sistemde değişen güvenlik ortamı aktörlerin güvenlik ihtiyaçlarını da değiştirdiğinden dolayı yeni ortama uyum sağlama, varlığını sürdürmeye yönelik olarak aktörler de yeni stratejiler geliştirme durumunda kalmışlardır.
Güvenlik yapılanmasına duyulan ihtiyaçla kurulan ve bugüne kadar çeşitli dönüşümlerden geçerek varlığını sürdüren bir askerî ittifak olarak NATO’nun güvenlik anlayışı ve buna bağlı olarak geliştirdiği güvenlik stratejileri zamanla dönüşüme uğramıştır. NATO gibi ittifaklar da bu kapsamda yeni güvenlik ortamında var olabilmek için güvenlik anlayışlarını güncellemek ve buna uygun stratejiler geliştirmek zorundadırlar. Bu çerçevede NATO da farklı dönemlerde ortaya çıkan farklı güvenlik ihtiyaçlarını karşılamak üzere stratejilerini değiştirmiş ve geliştirmiştir.
Tecavüzü Caydırma
Kuzey Atlantik Konseyi (NAC) tarafından onaylanan ilk stratejik konsept 6 Ocak 1950 tarihlidir. Buna göre; NATO’nun temel görevi tecavüzü caydırmak olup, NATO kuvvetleri ancak caydırmanın başarılı olmaması ve bir taarruzun vuku bulması durumunda kullanılacaktı. İttifak üyeleri arasında birbirini tamamlama ve standardizasyon da bu dokümanın ana öğelerini oluşturmaktaydı.
Entegre Kuvvetlerin Oluşturulması
25 Haziran 1950’de Kuzey Kore tarafından Güney Kore’nin istila edilmesi, NATO’yu ve ittifakın stratejik mantalitesini etkiledi ve NATO kuvvetlerinin gücünün acilen ele alınması gereği ortaya çıktı. 26 Eylül 1950’de Kuzey Atlantik Konseyi merkezi komutası altında entegre bir askerî kuvvet oluşturulmasını onayladı. Bu kapsamda Orgeneral Dwight D. Eisenhower NATO’nun ilk Avrupa Müttefik Kuvvetler Başkomutanı (SACEUR) olarak atanırken, Avrupa Müttefik Kuvvetler Başkomutanlık Karargahı (SHAPE) da Paris’te 2 Nisan 1952’de kuruldu. Buna ilaveten; o güne kadar var olan Bölgesel Planlama Grupları (Kanada-Birleşik Devletler Bölgesel Planlama Grubu hariç) lağvedilirken Atlantik Yüksek Komutanlığı (SACLANT) oluşturuldu. Güney Kore’nin istilaya uğramasının ortaya çıkardığı bir konu daha vardı. Ancak bu birkaç yıl sonra ele alınabildi; NATO’nun ileri savunmaya duyduğu ihtiyaç. Bunun anlamı; NATO savunmasının Avrupa’da mümkün olan ölçüde Doğu’ya, Demir Perde’ye olabildiğince yakın tertiplenmesi idi. Elbette ki bu durum çok hassas bir konu olan Almanya’nın durumunu gündeme getirdi. Sorun, davet edilen Federal Almanya Cumhuriyeti’nin 6 Mayıs 1955’te üye olması ile çözüldü.
Topyekün Mücadele
MC 48, nükleer silahların kullanımından kesin ifadelerle söz edilen ilk resmî NATO dokümanıdır. Kitlesel mukabele konsepti de ilk defa bu belgede ortaya konulmuş oldu. Oldukça uzun süren kapsamlı müzakereler sonucunda MC 14/2 NATO Bölgesinin Savunulması İçin Genel Stratejik Konsept ve MC 48/2 Stratejik Konsepti’nin Uygulama Tedbirleri adlı iki belge aynı gün, 23 Mayıs 1957’de kabul edildi. MC 14/2 topyekün mukabeleyi NATO’nun yeni stratejisinin temel unsurlarından biri olarak öngören ilk stratejik konsept olmuştur.
Esnek Mukabele
Dönem içerisinde meydana gelen bazı uluslararası gelişmeler NATO’nun üçüncü stratejik konseptinin yürürlüğe girer girmez hemen sorgulanmasına yol açtı. Bu strateji ağırlıklı olarak; Birleşik Devletler nükleer yeteneğine ve bir Sovyet taarruzu meydana geldiğinde Birleşik Devletler’in Avrupa’yı savunma iradesine dayanmaktaydı.
Tartışmaların genel seyri şu yöndeydi; eğer bir Sovyet tehdidi olursa ve bu tehdit büyük çaplı değil kısmî bir alan için geçerli olursa Birleşik Devletler’in tepkisi ne olacaktı? Doğal olarak burada NATO kastedilmektedir. Bu konsept ile NATO için şekilde mukabele yöntemi belirlenmekteydi: direkt savunma, kontrollü tırmanma ve genel nükleer mukabele.
Soğuk Savaş Sonrası İlk Gizli Olmayan Stratejik Konsept
Bu stratejik konsept, ittifakın savunma ağırlıklı niteliğini beyan ederken üyelerinin güvenlik, bağımsızlık ve toprak bütünlüklerini koruma kararlılığını tekrar vurgular. İttifakın güvenlik politikası; diyalog, işbirliği ve etkin kolektif savunma temeline dayandırılmış olup bunlar barışın korunmasında birbirlerini karşılıklı olarak güçlendiren unsurlar olarak değerlendirilmektedir. Yeni fırsatlardan tam olarak yararlanmak suretiyle, ittifak savunma ihtiyacı için uygun olan en asgarî düzeyde kuvvet bulundurmak suretiyle güvenliği sağlayacaktır. Bu yolla ittifak: kalıcı bir barış düzeninin sağlamlaştırılmasına köklü bir katkıda bulunmaktadır.
1991 Stratejik Konsept’ine eşlik eden ve Askerî Komite tarafından çıkartılan İttifak’ın Stratejik Konsept’inin askerî uygulama direktifi halen gizlilik derecesini muhafaza etmektedir.
NATO’nun İkinci Gizli Olmayan Stratejik Konsepti
NATO’nun 50’nci kuruluş yıl dönümü olan 1999 yılında İttifak liderleri genişletilmiş Avrupa-Atlantik bölgesinin ortak savunması, barış ve istikrarı için yeni bir stratejik konsepti onayladı. Bu yeni konsept, savunma boyutuna ilave olarak siyasî, ekonomik ve çevresel faktörlerin de önemini kabul eden güvenliğin geniş bir tanımına dayandırılmıştı. Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonra ortaya çıkan terörizm, etnik çatışmalar, insan hakları ihlalleri, siyasî istikrarsızlık, ekonomik kırılganlıklar ve nükleer, biyolojik, kimyasal silahlar ve atma vasıtalarının yayılması dahil olmak üzere yeni riskleri belirlemekteydi.
Belgedeki ifadelere göre, İttifak’ın aslî görevleri; güvenlik, danışma ve savunma olup Avrupa-Atlantik bölgesinde güvenlik ve istikrarın güçlendirilebilmesi için kriz yönetimi ve ortaklıklar da önemli unsurları oluşturmaktadır. Bu strateji kolektif savunmadan barışı desteklemeye ve diğer krizlere müdahale harekâtına kadar İttifak görevlerinin tamamı için askerî yeteneklerin sürekli geliştirilmesinin gerekliliğini belirtmektedir. Bunlara ilave olarak İttifak’ın görünür gelecek için uygun oranda konvansiyonel ve nükleer kuvvetleri elde bulundurmayı devam ettireceği taahhüt edilmektedir.
1999 Stratejik Konsept’ine eşlik eden Askerî Komite Uygulama Direktifi de bir önceki gibi gizlilik dereceli bir belgedir.
Lizbon Zirvesi
Zirve, yeni güvenlik tehditlerinin tanımlanması, bu tehditlerle baş etmek için neler yapılması gerektiği konusunda alınacak kararlar ve yeni ortaklıkların geliştirilmesi konusuna odaklanmıştı. Özet olarak NATO, tüm portföyünü gözden geçirerek İttifak’ın temelini oluşturan ilkelerin güvenliği açısından önemini değerlendirdi. Lizbon’daki bu çalışmalar yeni bir Stratejik Kavram’ın benimsenmesiyle son buldu: Aktif Katılım, Modern Savunma.
Yeni Stratejik Kavram NATO’nun gelecek on yıldaki siyasî ve askerî önceliklerine rehberlik edecek. Kavram, İttifak’ın üyelerini her türlü tehditten koruyabilecek ve en zorlu krizleri dahi yönetebilecek yeteneğe sahip olması gerektiğini belirtir. Bunu yapabilmek için İttifak, savunma ve caydırıcılık yeteneklerini geliştirmekte, kriz yönetimine daha bütüncül bir yaklaşım benimsemekte, NATO’nun bir krizin bütün aşamalarında yer almasını planlamakta ve güvenliğe, bireysel ülkeler veya uluslararası örgütlerle olsun, daha fazla etkileşim kazandıracak işbirlikçi bir yaklaşım geliştirmek üzerine odaklanmaktadır.
İttifak için önceliğini koruyan Afganistan ile NATO arasında işbirliğinin kalıcı olması amacıyla uzun vadeli bir ortaklık anlaşması imzalandı. Bir diğer önemli başlık, tüm Avrupa toplumlarını, topraklarını ve kuvvetlerini koruyabilecek bir füze savunması yeteneğini geliştirme kararıydı. NATO liderleri, NATO ve Rusya Federasyonu arasındaki işbirliğinin kalıcı olması amacıyla uzun vadeli bir ortaklık anlaşması da imzaladılar.
Kaynakça
- Baskın Oran, Türk Dış Politikası, Cilt II
- Başlangıcından Bugüne NATO Stratejik Konsepti’nin Geçirdiği Evreler, Bilgesam
- Fulya A. Ereker, NATO’nun Güvenlik Anlayışı ve Stratejik Konseptleri
Yazar
Ahmet BAYAR
Defence Turk Yayın Koordinatörü. Türk Savunma Sanayii özelinde; savunma teknolojileri, stratejileri ve politikaları araştırmacısı ve takipçisi.