Yemen’deki İran destekli Husilere yönelik mücadelede bulunan Körfez Koalisyonu’nun öncü ülkeleri Suudi Arabistan ve Bileşik Arap Emirlikleri (BAE) arasındaki ittifak Aden şehrindeki çatışmalar neticesinde çatırdadı.
Yemen Cumhuriyeti
Resmi adı Yemen Cumhuriyeti olan ülke, Arap Yarımadası’nda, Umman ile Suudi Arabistan arasında bulunyor. Arap Denizi, Aden Körfezi ve Kızıldeniz’e bakan sahillere sahip olan Yemen, insanlığın en eski medeniyet merkezleri arasında.
Ülkenin 25 milyona yaklaşan nüfusunun tamamı Müslüman. Yüzde 60’ın Sünni olduğu Yemenlilerin yüzde 40’ını ise Şia’nın Zeydiyye koluna mensup olan Husiler teşkil ediyor.
Petrol, balık, kaya tuzu, mermer, kömür, altın, kurşun, nikel, bakır gibi zengin yeraltı kaynaklarına sahip olmasına rağmen Yemen, ekonomik açıdan ciddi sıkıntılarla mücadele ediyor.
Kuzey – Güney Yemen’den Yemen Cumhuriyeti’ne
Kuzey Yemen 1918 yılında Osmanlı İmparatorluğu’ndan bağımsızlığını ilan etti. Britanya mandası olan Güney Yemen ise bağımsızlığına Kasım 1967’de kavuştu. 1960’ların ortasından itibaren ülkenin kuzeyi ve güneyi bölünmüş bir şekilde birbirinden farklı siyasi ideolojiler tarafından yönetilmeye başlandı. Bugünün Yemen Cumhuriyeti, 1990 yılında aşiretler tarafından yönetilen kuzey ile Marksist düşünceye yakın güneyin birleşmesiyle oluştu.
1967’den 1990’a kadar Güney Yemen bağımsız bir devletti ve liman kenti Aden başkentti. Kuzeybatıda başkenti Sana olan Yemen Arap Cumhuriyeti yani Kuzey Yemen vardı. Güney ve Kuzey 1990’da birleşti.
1994 yılında, taraflar arasındaki mevcut uzlaşı ve barış görüşmeleri durduğunda, ülke kısa bir iç savaşa sahne oldu. Güneydeki ayrılıkçıların yenilmesiyle birlikte iç savaş sonlandı.
Körfezin bütünleşemeyen ülkesi: Yemen Cumhuriyeti
ABD’deki Grand Valley Eyalet Üniversitesi’nde siyaset bilimi profesörü olan Yemenli ABD vatandaşı Gamal Gasim, 1990’da Güney ve Kuzey Yemen’in birleşmesinin Arap Körfezi ülkeleri tarafından hiçbir zaman olumlu görülmediğini söylüyor.
Aljazeera’ya verdiği demeçte “Birleşmiş ve demokratik bir Yemen, Körfez monarşileri, özellikle Suudi Arabistan için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Çünkü yerel halk için Körfez ile olan tarihi sosyal ve aşiret bağları nedeniyle bir model teşkil edecek” açıklamasında bulundu.
Yemen’de Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih’in 33 yıllık iktidarına karşı çıkan protestoların neticesinde Sallih’in Devlet Başkanlığını, Yardımcısı Abdurabbu Mansur Hadi’ye bıraktı. Hadi yapılan seçimde Devlet Başkanı seçilerek göreve geldi.
Husiler
Husiler, adı daha çok ülkenin Zeydi Şii nüfusuyla anılan Ensarullah grubunun bilinen diğer adı. Kökleri ülke yönetiminde yüz yıllarca söz sahibi olan Zeydi mezhebine dayanan ve 90’larda Güney ile Kuzey Yemen’in birleşmesinden bu yana ülkede faaliyet gösteren dini-siyasi grup, kurucu liderleri Hüseyin Bedrettin El Husi’nin adına referansla bu isimle anılıyor ve ülkede önemli bir çoğunluğu temsil ediyor. 2004’te Salih’e karşı yönetimde daha fazla hak talebiyle silahlanıp ayaklanan Husiler’in kurucu lideri Bedrettin El Husi, askeri bir operasyonla öldürülünce yerini kardeşleri devraldı.
Hadi’nin başkanlık koltuğuna oturmasının ardından başkent Sana’nın kuzeyindeki bazı yerleşim yerlerini kontrol altına alan Husiler, zamanla etki alanını arttırdı. Takvimler Ocak 2015’i gösterdiğinde, Eski Devlet Başkanı Salih yanlılarıyla beraber Sana’daki başkanlık sarayını kuşatıp Hadi’yi istifaya zorladılar. Husiler’in Sana’yı işgalinin ardından Suudi Arabistan; BAE, ABD, İngiltere ve Fransa’nın da içinde olduğu uluslararası savaş koalisyonu kurup komşusu Yemen’i havadan vurmaya başladı.
Koalisyonun Yemen Müdahalesi
Suudi Arabistan öncülüğündeki Koalisyonunun Mart 2015’te Hadi hükumetinin geçici başkenti Aden’e yönelik Husi ilerleyişine karşı başlattığı hava operasyonları ile koalisyonun iç savaşa dahil olma süreci başladı. İlk etapta Husi ilerleyişi durmuş olsa da Husi’lerin genel etkisi kırılamadı.
Suudi-BAE önderliğindeki koalisyona bağlı kuvvetler, teknolojik üstünlük ve yoğun keşif, istihbarat ve hava-kara bombardımanı desteğine sahip olmalarına rağmen coğrafyanın aleyhte koşullar doğurması, birliklerdeki eğitimsizliğin ve disiplinsizliğin etkisi ile çok büyük kayıplar verdiler. Husi’lerin asimetrik baskınları ile koalisyon kuvvetleri birçok modern silah sistemini az veya orta hasarlı biçimde militanlara bırakarak kaçtı.
Çok sayıda ağır bombardıman yapan koalisyon hava güçleri birçok kez “yanlışlıkla” sivilleri hedef aldı. 9 Ağustos 2018’de Suudi Arabistan öncülüğündeki Koalisyon güçlerinin Saada ilinin Dahyan kentinde kalabalık bir pazar yerini hedef alan hava saldırısında 40’ı çocuk en az 51 sivil hayatını kaybetti. Bu olay Yemen İç Savaşı’nda en çok tepki alan olaylardan biri oldu.
Uzayan savaş savunma harcamalarını da etkiledi; Körfez ülkelerinin 2019 yılındaki savunma harcamalarının rekor kırarak 100 milyar doları aşması bekleniyor.
Suudi Arabistan liderliğindeki koalisyonun 2015’te Yemen’e askeri müdahale başlatmasının sebebi Husi tehditini bertaraf ederek İran’ın bu bölgede nüfuzunu artırmasını engellemek ve Riyad’ın kontrolündeki Hadi hükumetini yerinde tutabilmekti. 2019 yılına gelindiğinde ise koalisyonun kayda değer bir başarı yakalayamadığı aksine Yemen’deki krizi derinleştirdiği net bir biçimde görülüyor.
Tabii ki krizi derinleştiren tek taraf Körfez bloğu değil. Husi’lerin Suudi Arabistan’a ve hatta Mekke’ye yönelik gerçekleştirdiği balistik füze saldırıları savaşta gelinen noktayı daha iyi bir biçimde yansıtıyor. Orta Doğu’da karışıklık olan her bölgede olduğu gibi Yemen’de de yoğun İran etkisi gözleniyor. İran her ne kadar reddetse de Husi’lerin kullandığı bir çok silah sistemi ve özelikle balistik füzeler İran sistemleri ile birebir örtüşüyor.
Yemen İç Savaşı devam ederken koalisyonun çekirdeği olan Suudi-BAE ittifakında; İran’a karşı yaklaşım farklılıklar, Müslüman Kardeşler’in ülkedeki örgütlenme yapısı olan Islah hareketine yönelik tutumdaki ayrışmalar ve bölgesel politikalarda değişen öncelikler gibi nedenlerle çatırdamalar başladı.
“Çatırdamanın” fiilli sebebi: Aden
Gelinen noktada çatırdamanın sahaya fiili olarak yansıması Aden üzerinden olmaktadır. BAE’nin desteklediği Güney Geçiş Konseyi ile Yemen’de uluslararası aktörler tarafından tanınan ve Suudi Arabistan tarafından desteklenen merkezi hükumet güçleri Aden’in kontrol edilmesi anlamında yoğun bir mücadele gerçekleştirmektedir.
Husilerin başkent Sana’yı kontrol etmesinin ardından Aden şehri ülkenin geçici başkenti olarak belirlenmiştir. Devlet Başkanı Mansur Hadi’nin liderliğindeki hükumet faaliyetlerini Aden şehrinden yürütmektedir. Şubat 2018’den itibaren ise BAE destekli Güney Geçiş Konseyi şehirde kontrolü elinde tutmuştur.
10 Ağustos tarihinde Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) tarafından desteklenen ayrılıkçı Güney Geçiş Konseyi, Suudi Arabistan tarafından desteklenen Abdurabbih Mansur El-Hadi liderliğindeki Aden hükümetine karşı darbe gerçekleştirerek cumhurbaşkanlığı sarayı olarak kullanılan Maaşik Sarayı’nı, cumhurbaşkanlığı muhafız birliği durumundaki Dördüncü Tugay’ı ve Aden’de muhtelif bakanlıkların binalarını ele geçirdi. Olayların sahneye yansıyan görünümüne göre yorum yapanlar bunu BAE’nin, Körfez Koalisyonu çatısı altında birlikte hareket ettiği Suudi Arabistan’ı sırtından hançerlemesi olarak değerlendirdiler.
BAE destekli ayrılıkçı Güney Geçiş Konseyi, geçen hafta ele geçirdikten sonra çekildiği geçici başkent Aden ve çevresini bir kez daha kontrolüne aldı. BAE ordusuna bağlı jetlerin düzenlediği ve 300’den fazla kişinin öldüğü ağır bombardıman sonrası ayrılıkçılar, Aden, Ebyen, ve Zencibar’ı ele geçirdi.
Güney Geçiş Konseyi’ne bağlı El-Hizamu’l-Emni (Emniyet Kemeri) güçlerinin Aden’de gerçekleştirdiği darbeye tepki gösteren Suudi Arabistan, darbeyi gerçekleştiren militanların kontrol altına aldıkları noktalardan çekilmeleri için hiçbir baskı yapmadı. Aynı şekilde BAE’ye karşı da ciddi bir tavır göstermedi. Onun yerine Aden’de çarpışan tarafları derhal diyaloğa davet etti. Ama Suudi Arabistan tarafından desteklendiği bilinen ve “meşru hükümet” olarak tanımlanan hükümetin başındaki Abdurabbih Mansur El-Hadi ayrılıkçı militanlar Aden’de kontrol altına aldıkları noktalardan çekilmedikleri sürece onlarla hiçbir diyaloğa girmeyeceğini ve BAE’nin Arap koalisyonundan çıkarılması gerektiğini söyledi.
BAE zayıflatılmış ve bölünmüş Yemen üzerinde hami olarak Aden Körfezi’nde söz sahibi olmak istiyor. Bu durum körfezde bölünmeye sebep olacağı aşikar ancak bu durumun İran lehine gelişmelere sebep olmaması için çözüme kavuşturmak üzerine çaba sağlayacaktır. Bu çabaların çözüm getireceği öngörülmüyor.
BAE-Suudi ittifakındaki Türkiye aleyhtarlığını BAE’nin çekmesi sebebi ile krizin derinleşmesi Türkiye’nin BAE karşısında daha rahat bir politika izlemesine sebep olabilir.
Fatih Mehmet Küçük
Defence Turk
Kaynaklar:
- The divergent Saudi-UAE strategies in Yemen
- Aljazeera Türk
- Suudi Arabistan ve BAE arasında Yemen sorunu
- Aden’deki çatışmalar Suudi Arabistan ve BAE arasındaki ayrışmayı derinleştiriyor
- Beş başlıkta Yemen Savaşı
Defence Turk Genel Yayın Yönetmeni. Kocaeli Üniversitesi Bilgisayar Programcılığı mezunu ve amatör fotoğrafçı. Teknoloji, otomotiv ve uluslararası ilişkiler meraklısı. Savunma sanayii araştırmacısı.