Ülkemizin içinde geçmekte olduğu bölgesel sorunlar, küresel güçlerin sınırlarımızda devam eden örtülü savaşı, Ege ve Doğu Akdeniz de devam eden güç mücadelesi ve milli çıkarlarımıza yönelik tehditler bugün Türkiye’nin her zamankinden daha güçlü bir hava kuvvetlerine sahip olmasını gerektirmektedir.
Geçtiğimiz 20 yılda hava muharebesinin doğası birçok yönden değişmiş ve gelişmiştir. Yeni nesil füzeler, radarlar, elektronik harp teknolojileri, sensörler ve dahası. Her ne kadar bu değişimi, milli mühimmatlar ve insansız hava araçları ile yakalamaya çalışıyor olsak da. Türk Hava Kuvvetlerinin tek vurucu gücü diyebileceğimiz F-16’lar 30 adet Block 50 hariç çoğunluğu yaşlanmış, modern radar, sensör ve donanımlardan geri kalarak ülkemizin savunulması ve milli çıkarlarımızın korunmasında zorlanmaya başlamıştır. Kuşkusuz F-35’ler herhangi bir engellemeyle maruz kalmadan envantere girerse, hava kuvvetlerinin modernizasyonunda bir mihenk taşı ve çok önemli bir kuvvet kazanımı olacaktır. Fakat F-35’i milli çıkarlarımız doğrultusunda ne kadar kullanabileceğiz? Hava kuvvetlerimizin Kıbrıs Barış Harekâtından sonra yaşadığı ambargo sonrası uçmakta zorlanması, hava kuvvetleri gibi savaşların sonuçlarını belirleyen bir kuvvetin tek bir yabancı kaynağa bağlı kalmamasının önemi bir kez daha ortaya çıkmıştır.
Makalemizin başlığı olan Gripen NG konusun girmeden önce, neden böyle bir uçağın Türk Hava Kuvvetlerinde yeri olabileceğini ya da olması gerektiğini biraz daha açalım. Öncelikle hepimizi çok heyecanlandıran TF-X programının önümüzdeki 15 yıl içinde sonuçlanmayacaktır. Yaşlanan F-16 filosu, envanter den çıkmaya başlayan F-4’ler ile oluşan boşluk, F-35’lerin lojistik olarak siyasi sorunlar yaşadığımız bir ülkeye tam bağımlı olması, bu süreçte karşılaşacağımız engellemeler ve gecikmeler önemli riskler yaratmaktadır. Milli mühimmatların uçaklarımızın tamamına entegre etmekte yaşadığımız engeller, bölgemizdeki ülkelerin hırslı modernizasyon programları. Örneğin havada ciddi fark yaratacak Yunanistan’ın 85 adet AESA radar donanımlı Viper modernizasyonu, bizi hava kuvvetlerimize güç katacak yeni dinamik bir uçak arayışına itmektedir. Pakistanlı yetkililerin Türkiye’nin JF-17 hakkında teknik bilgi talep ettiklerini açıklamaları da bu arayışın bir göstergesidir.
Önümüzdeki 15 yıl ilk TF-X filosunun aktif olmayacağını dikkate alınarak, Ege ve Doğu Akdeniz deki tehditler göz önüne alındığında aslında bu sürenin bölgemizde ne kadar uzun ve riskli olduğunu geçtiğimiz 15 yılda bölgemizde yaşanan savaş ve çatışmaların bir kısmına bakarak anlayabiliriz.
- 2003 Irak işgali
- 2006 Lübnan (Hizbullah) – İsrail savaşı
- 2008 Rusya – Gürcistan çatışması
- 2011 Suriye iç savaşı
- 2014 Rusya’nın Kırım işgali
- Azerbaycan – Ermenistan devam eden sınır çatışmaları
Yaşadığımız diğer bölgesel sorunlarda dikkate alındığında Türk hava kuvvetlerinin 15 yıl TF-X programını beklemesinin çok riskli bir seçim olacağını söyleme doğru olur. Bu noktada Hürjet yapıyoruz dediğinizi duyar gibiyim. Fakat Hürjet bir eğitim ve sınırlı kapasitesi ile yakın hava destek uçağıdır. Bu uçak düşük risk içeren Güneydoğu Anadolu da devam eden terörle mücadele hava operasyonların maliyetlerini düşürmek için doğru bir seçimdir. Hürjet, F-16 klasmanında bir uçak olmadığı için bu uçakları Doğu ve Ege denizindeki rakiplerimizin karşısına çıkarmamız mümkün değildir.
Peki, gerçekten tamamen düşük görünürlüklü (Stealth) bir hava kuvvetlerine ihtiyacımız var mı? Öncelikle 5. Nesil olarak adlandırdığımız bu uçaklar, çok sofistike teknolojiler içeren pahalı, bakım ve idame masrafları çok yüksek uçaklardır. Bu uçakları Ege de önleme, Kuzey Irak da keşif/istihbarat, Doğu Akdeniz de elektronik karıştırma görevlerinin göndermek, bu pahalı uçakların gövde uçuş ve motor ömürlerinin lüzumsuz yere israf edilmesi olacaktır. F-35 ve F-22 gibi uçaklara düşük görünürlük sağlayan RAM (Radar dalgalarını absorve eden malzeme) boyalarının periyodik olarak yenilenmesi gerekmektedir. Tüm bu konular göz önünde bulundurulduğunda, kapasiteleri sınırlı insansız hava araçlarının henüz yapamayacağı belli görevler için düşük maliyetli bir savaş uçağına sahip olmak doğru olacaktır. Peki, bu uçak hangi özelliklere sahip olmalıdır? Sayınca çok üstün bir hava kuvvetlerimiz olmadığı için Türk hava kuvvetlerindeki her uçağın gerektiğinde iyi savaşabilen bir jet olması hava üstünlüğü için doğru olacaktır.
Saab JAS 39 Gripen Next Generation
Saab ilk versiyonlarıyla çok popüler olmayan Gripen, Next Generation(E ve F) modelleri ile zayıf yönlerini güçlendirerek ortaya farklı yetenekleri olan güçlendirilmiş bir uçak koyuyor. İlk versiyonlarına göre havada yakıt ikmali yapabilen, menzili arttırılmış, motoru ve radarı güçlendirilmiş bu yeni Gripen Helmet-mounted display HMDS (Kaska entegre görüş) ve geniş güçlü bir mühimmat seçeneği sunuyor.
1980’lerin başında geliştirilmeye başlanan Gripen, Dranken ve Viggen uçaklarının yerini alması planlanmaktaydı. Uçağın tasarım felsefisi; ekonomik, kolay idame edebilen, kolay konuşlanabilen her tür görev için esnek bir uçak yaratmaktı. İsmini İsveç dilindeki Jakt (avcı), Attack (taaruz) ve Spaning (keşif) kelimelerinin baş harflerinden alan JAS 39 Gripen iyi ekonomik bir genel maksat uçağıdır.
Gerçekten hızlımı?
Gripen’nin yeni motoru önceki Volvo Aero RM12 motoruna göre %20 daha güçlü. Yeni F414G 22,000lb (98kN) motoru sayesinde uçak çok zorlanmandan 2 mach son hıza ulaşabiliyor. Bu hız F-35’in 1.6 mach, F-18’in 1.8 mach azami hızından fazlayken F-16 Viper ile aynı seviyededir. Fakat Su-35 ve F-22 den yavaştır. Gripen’nin bu noktada ki avantajı hava-hava mühimmatı yüklü haldeyken 1.2 mach hızda supercruise imkanı veren motoru ve aerodinamik yapısıdır. Unutulmamalıdır ki önleme görevleri uzun maraton koşucusu gerektirir, sprinter koşucu değil. F-16, F-18, F-15, F-35, Eurofighter ve Rafale gibi uçaklar ses üstü uçuş kabiliyetini art yakıcıları ile çok fazla yakıt harcayarak belli bir süre sağlayabilir. Gripen ise ses üstü hızlarda art yakıcı kullanmadan uçabilir. F/A-18 E/F Super Hornet ile aynı motoru kullanan Gripen NG kendinin kanıtlamış güçlü bir motora sahiptir.
Artan Menzil
Saab’ın geliştirdiği 450 galonluk ilave yakıt tankları ile Gripen’in değiştirilen gövde altı 2 adet yakıt tankı taşıma kapasite ile hava-hava mühimmatı yüklü haldeyken jetin menzili 1300 km’ye ulaşmış durumda. F-35 in 1100 km‘lik menziline nazaran daha uzun havada kalma imkânı sunuyor. Daha fazla silah taşıma kapasitesi, daha yüksek hızı ve küçük boyutu nedeniyle düşük RCS’si ile Gripen Hava önleme görevlerine F-35 den daha uygun bir uçaktır.
Radar
Düşük görünürlük (Stealth) yeteneği olmamasına rağmen Gripen F-18’e göre 5 kat daha düşük radar yansımasına sahiptir. Bu F-35’in düşük görünürlüğünde çok uzak olsa dahi, F-35 bu kabiliyeti elde etmek için menzilinden, mühimmat kapasitesinden fedakârlık yapmak durumundadır. Diğer bir nokta Gripen’in düşman uçaklarının radarlarına yakalansa dahi sahip olduğu +100km menzilli Meteor füzeleri, 2. nesil AESA radarı, IRST ile düşman uçaklarına karşı uzun mesafelerden çok tehlikelidir. Raven ES-05 radarı, pilota avantajını korumak için çok iyi bir durumsal farkındalık ve farklı taktikleri sunmaktadır. Örneği Gripen pazardaki hareketli başlığa sahip tek AESA radarına sahiptir (Typhoon için Captor-E radar çalışmaları devam edilmektedir). Bunun avantajı Gripen düşman uçağına füze ateşlendikten sonra 90° dönerek düşmanın füze menzili dışında kalarak hala gönderdiği füzeyi hedefe yarı yol (mid-course) yönlendirmesi yapabilmektedir.
Bu yeni nesil AESA radarı hareketli yapısıyla 100°lik bir açıyla arama yapabilmektedir. Saab 1960’larda Data link bağlantısının ilk örneklerini Draken uçaklarında denemişti. Bu yönden öncü bir havacılık şirketi olan Saab Link 16 bağlantısı ile Gripen’in dost ve müttefik uçaklar ile bilgi paylaşımı imkânı vermektedir.
Ne kadar yırtıcı?
Her ne kadar F-22 ile aynı lig de olmasa da, Gripen NG hava muharebeleri ile başa çıkabilecek kapasitedir. Küçük gövdesi, hafifliği ve güçlendirilmiş motoru ile çevik bir uçaktır. 5. Nesil uçaklar, it dalaşına girmeden sahip oldukları radar ve sensör teknolojisi ile düşman uçaklara uzak mesafelerden uzun menzilli BVR füzeleri ile angaje olarak kendilerini güvende tutmaktadırlar. Eğer modern hava muharebesi uzun menzilli BVR füzeleri gerektiriyorsa, o zaman en iyi füzelere ile donanmak gerekmektedir. Garip bir şekilde F-35 2024 yılına kadar bu imkâna sahip olamayacaktır. Gripen’in sahip olduğu en modern BVR hava-hava füzesi Meteor’un F-35’in gövde içine sığdırma çalışmaları devam etmektedir. Gripen F-35’e benzer bir silah konfigürasyonuna sahiptir, Batı Dünyasının kullandığı modern mühimmatların tamamına yakınını kullanabilmektedir. Fakat F-35’in gövde içi silah havuzu kısıtlaması nedeniyle daha uzun menzilli yeni füzeler için Gripen NG daha esnek bir uçaktır. Bir diğer dikkat çeken mühimmat da 250 km menzilli RBS-15 Mk. III hava-yer ve havadan atılabilen bir gemi savar füzesidir ve 3 tarafı denizlerle çevrili İsveç için önemli bir yetenektir. Türkiye’nin ürettiği Som füzesinin gemilere karşı kullanılabileceği iddia edilmekte birlikte henüz bu kabiliyeti test edilmemiştir.
Ne kadar esnek bir uçak?
Baltık ülkelerinde gülünç bir şekilde arka bahçenizde otururken yanınızdaki kara yolundan geçen bir Gripen görmek çokta anormal bir durum değildir. İsveç’in 20. yüzyıldaki temel askeri doktrini kendine bel bağlamak, caydırıcılık ve barışı korumaktır. Komşuları olan süper güç Rusya karşısında sayıca yetersiz kalan İsveç, bütün hava doktrinini işgal altıda, savaşı kendi sahasında kabul ederek görev yapmaya odaklamıştır. Bunu bir anlamı İsveç uçakları konforlu sayılabilecek üst ve yer hizmetlerinden mahrum iken dahi görev yapabiliyor olmasıdır. Gripen sahip olduğu kısa mesafe kalkış performansı ile çift şeritli 800-600 metre’lik bir kara yolundan, karla kaplıyken dahi havalanabilmektedir. Bu kısa pistlere inişlerde uçağın önündeki canard’lar hava freni görevi de yüklenmektedir. Gerektiğinde bir traktörle dahi çekilerek, 2 Kamyon ile sevk edilebilen lojistik ihtiyaçları ile birlikte 5 asker ve 1 teknisyen ile 10 dakika da yakıt ve mühimmat ikmali yapabilmektedir. Bu büyük esneklik sayesinde son yıllarda açılan bütün sivil hava alanları gerekli durumlarda birer askeri hava üstüne kolaylıkla dönüşebilir. 10 Gripen savaş jet tek bir C-130 Hercules ile desteklenebilmektedir. Geçtiğimiz haftalarda Suriye’deki rejim güçlerine yapılan cruise füzeleri ağırlık saldırı değişen hava saldırısına iyi bir örnek teşkil etmek. Hava Kuvvetlerinin vurucu gücünün ana askeri hava alanlarına toplanmış ve lojistik olarak esnek olmayan bir yapıda olması durumunda karışılacağı yoğun füze saldırısı altında filolar üstlendikleri hava alanında kalkamaz duruma düşürebilir. Bunun tarih deki en çarpıcı örneklerinden biride 6. Gün savaşında İsrail’in Mısır hava meydanların yapmış olduğu sürpriz saldırıdır. Gripen’nin bu konudaki esnekliği büyük bir avantajdır. Alarm durumunda filolar sivil hava limanları ya da kara yollarını kullanarak önceden planlanmış geçici üstlerine hızlı bir şekilde konuşlanabilir.
Havada yakıt ikmali
Havada yakıt ikmali için Gripen Türk hava kuvvetlerinide kullanılabilir olan probe and drogue sistemini kullanmaktadır. A400 ve Gripenlerin hava da yakıt ikmali yapabilmesi için KC-135 tanker uçaklarına Mk32B hose-drogue pod’ları eklenmesi gerekmektedir. Bunun dışında Türk Hava Kuvvetlerinin envanterindeki yaşlanan C-130’lar modernize edilerek envanterdeki tanker filosu sayısı artırabilir. Gripen’in ilk A ve B versiyonları bu kabiliyete sahip değilken, C & D ve E & F (Next Generation) modelleri havada ikmal yapabilir.
Sonuç
Gripen’in sunduğu düşük maliyetler ile daha modern mühimmatların satın alınması için ilave kaynak yaratılabilir, pilotlara daha fazla eğitim uçuşu imkânı sunulabilir, insanız hava araçların daha fazla yatırım yapılabilir. Vietnam ve Kore savaşlarındaki Amerikan hava kuvvetlerinin düşman uçaklara karşı başarısı daha iyi eğitilmiş pilotlara sahip olmalarından kaynaklanmaktaydır. Buna ek olarak Brazilya ve Hindistan’ın ihtiyaçları için geliştirilen Gripen-M modeli, uçak gemisine inme kabiliyetine göre tasarlanmıştır. Türkiye’nin bir uçak gemisine sahip olarak açık denizlerde operasyon yapabilir olması bütün savunma sanayi takipçilerinin aklının bir köşesinde her zaman yer almaktadır.
Jane’s Aerospace and Defence danışmanlık şirketinin 2012 de modern savaş uçakları üzerine yaptığı araştırmada Gripen savaş uçağını en düşük uçuş / saat (CPFH) maliyetine sahip uçak olarak seçmiştir. Hesaplamaya uçakların yarı ömür yenilemeleri, bakım, tamir ve uçuş öncesi hazırlık maliyetleri de katılmıştır. Saat’lik 4,700$ uçuş maliyeti olan Gripen den sonra en düşük maliyetli uçak F-16 Block 40/50 1 saatlik uçuş maliyeti 7000$’dır. Bu rakam Gripen’den %49 daha yüksektir (F-35 32.000 dolar). Brezilya 36 adet Gripen NG ( 28 E + 8 F ) ve ilgili sistem ve ekipmanlar için 5.44 milyar $’lık bir anlaşma yapmıştır. (Birim fiyat 151 milyon $). Bu rakamlar Katar’ın satın aldığı 24 adet için ödediği Typhoon için ödeyeceği 8 milyar $ ve 24 Rafale için ödenecek 7,02 milyar $ dan düşüktür. Bahreyn’e önerilen 19 F-16V için talep edilen bedel 2.8 milyar $ dır (Birim fiyat 147 milyon $). Bu uçaklar ve Gripen arasındaki en büyük fark 1 saatlik uçuş maliyetine göre Gripen’nin bu uçaklara göre çok daha ekonomik oluşudur. Örnek vermek gerekirse, bir F-16’nın gövde ömrü 8000 saat uçuştur (iyileştirme programı ile 12.000 saat). 20-25 yıl kullanılacak bir uçak için uçağın maliyeti hariç 1 saat’lik uçuş maliyeti 7000$ x 8000 saat = 56 milyon $ toplam ödenecek paradır. Gripen ise 20-25 yıllık uçuş toplam maliyeti 19 milyon $ daha az olarak 4.700$ x 8000 = 37 milyon $’dır. Bu fark Rafale ve Typhoon da çok daha fazladır.
İsveç hava kuvvetlerindeki F-5 leri yenilemek için Saab ile 22 uçak için 3.5 milyar $ ‘lık görüşmeler yapmaktadır. (Birim fiyat 159 milyon $). İsveç hava kuvvetlerinin ihtiyaçları için Gripen, Rafale ve Typhoon arasında yaptığın değerlendirme raporunun basına sızdığı yönünde söylentiler üzerine İsviçre savunma bakını Ueli Maurer basın açıklaması yaparak Grapen’in İsviçre hava kuvvetlerinin beklentilerini karşılamadığı yönündeki iddiaları yalanlamış ve Gripen’i İşviçre için en iyi seçenek olduğunu tekrar vurgulamıştır. Şimdiye kadar çeşitli ülkelerin hava filolarına katılan ve kesinleşen Gripen siparişleri aşağıdaki gibidir.
- Çekya – 14 Gripen C/D
- Macaristan – 14 Gripen C/D
- Güney Afrika – 26 Gripen C/D
- İsveç – 100 Gripen C/D ve 60 Gripen E sipariş
- Tayland – 12 Gripen C/D
- Birleşik Krallık Test Pilot okulu eğitim filosu
- Brezilya – 36 Gripen NG sipariş
Genel olarak küresel hedefleri olmayan bu ve benzeri ülkelerin hava kuvvetleri yapılanması, rakip ülkelerin kendi hava sahalarını işgal ve kontrol etmesini zorlaştırmak ya da önlemeye yöneliktir. Hava kuvvetleri dışında çok katmanlı bütünleşmiş bir hava savunma sistemi ve dağılmış hava üstlerine sahip ülkeler için düşük maliyetli fakat yüksek BVR kabiliyetli Gripen gibi uçakları ideal çözüm sunmaktadır. Gripen’nin yüksek BVR kapasitesi öncelikle Nisan 2016 da operasyonel hale getirilen Meteor füzesinde kaynaklanmaktadır. Meteor füzesinin ramjet tahrikli uzun menzili ile birçok batılı rakibini geride bırakmıştır. Füzenin yüksek enerjisi ve manevra kabiliyeti hızı ile birleştiğinde yıllarca Amraam (AIM) füzelerinden kaçmak için eğitilen pilotlara kaçış alanı vermemektedir (No Escape Zone).
Kaynaklar
Kıvanç Emir Örken
İletişim: [email protected]
Twitter: @EmirLouise
Yazarın diğer yazıları:
- Hava Üstünlüğünde Görüş Ötesi Kabiliyet ve En İyi Uçaklar
- Havadan Taşınabilir Obüs (BORAN) Projesi ve Özel Detaylar
- Çin’in yeni nesil savaş uçağı Chengdu J-20’ye ilk bakış
- Avrupa Semalarında iki Rakip Typhoon & Rafale
- Zorlu Arazide Harekât Konsepti
Defence Turk Genel Yayın Yönetmeni. Kocaeli Üniversitesi Bilgisayar Programcılığı mezunu ve amatör fotoğrafçı. Teknoloji, otomotiv ve uluslararası ilişkiler meraklısı. Savunma sanayii araştırmacısı.